Free Essay

Medya Etiği

In:

Submitted By merve90
Words 19288
Pages 78
[pic]
Prof. Claude - Jean Bertrand

BİRİNCİ KISIM : TEMEL VERİLER

II. İLKELER VE DEĞERLER

A) Medyanın Doğası ve Etkileri

Medya, modern toplumların çok karmaşık olan sosyal sisteminin ve bu sistemin pek çok alt sisteminin bir parçasıdır. Bütün, yaşayan geniş bir organizma olarak çalışmaktadır. Her unsur diğerlerine bağlıdır. Kusurlu olan bir alt sistem bütün makinenin düzgün bir şekilde iş görmemesine sebep olabilir. Bu yüzden, liberal bir rejimde bile medyanın özerkliği sınırlıdır. Medya kuruluşları, geniş ölçüde, geçmişin dikte ettiği, ülkenin kültürü ve ekonomisinin talep ettiği, karar vericilerin istediği ve tüketiciler ve vatandaşların arzuladığı ne ise onlardır ve onu yaparlar. Bunun yanısıra, özellikle medya etiği ile uğraşılırken medyanın üçlü yapısı göz önüne alınmalıdır. Medyanın hem bir sanayi, hem bir kamu hizmeti, hem de siyasi bir kuruluş olması ona muğlak bir statü vermektedir ki pek çok sorun bu muğlak statüden kaynaklanmaktadır.

Kamu Hizmeti - Basının Anayasal güvencelerinin bulunmadığı (ABD) ya da genel bir basın kanununun olmadığı ülkelerde (Fransa) bile, gelenekler medyaya onu önemli kamu hizmetlerinden biri haline getiren ayrıcalıklar sağlamaktadır. Medya, bu yasal ya da geleneksel hakları vatandaşlar adına elinde tutmaktadır. Bu güç vesayetinin açık ve sözleşmeye dayanan bir temeli bulunmamaktadır. Bu gücü elinde tutmak için medyanın yüksek kalitede hizmet sunarak onu hak etmesi gerekmektedir.

Bazı insanların medya etiği konusunda ciddi bir şekilde düşünmeye başlamaları iki dünya savaşı arasında ABD'de meydana gelmiştir30. Bu dönemde, gazetecilikte profesyonellik ve üniversite eğitimi konularına gösterilen ilgi de artmıştır. 1947 senesinde Hutchins Komisyonu bir rapor yayınlamıştır. 1960’larda medyanın "sosyal sorumluluğu" konusuna her geçen gün daha fazla ilgi gösterilmeye başlanmıştır31. Bu, ABD'de tercih edilen bir terimdir; gazetecilerin insanlar karşısında sorumlu olması anlamına gelmektedir. Avrupa'da popüler olan terim "kamu hizmetidir." Ne yazık ki, bu terim devletle ilişkilendirilmiştir. Çünkü uzun yıllar devlet pek çok kamu hizmetini yönetmiş ya da sıkı bir şekilde düzenlemiştir. Fakat, aslında, bazılarının medya etiği, bazılarının ise kalite kontrolü dediği bu iki deyiş benzer gerçeklikleri tarif etmektedir.

Bir Siyasi Kurum - Diğer üç tanesine zıt bir şekilde dördüncü kuvvet, yetkinlikleri sayesinde seçilmemiş ya da atanmamış insanların elinde bulunmaktadır. Bu, inkar edilemez bir şekilde demokratik ilkeye ters düşmektedir. İngiltere'nin 1920’lerde ve 1930’lardaki Muhafazakar Başbakanı Stanley Baldwin'in32 şu sözü ünlü olmuştur: Muhafazakar popüler basın sahiplerinin hedefledikleri güçtü; sorumluluk sahibi olmayan bir güç fahişenin çağlar boyunca elinde bulundurduğu imtiyaz. Medya sorumlu olmanın yollarını bularak bu tür bir ithamdan kaçınabilir.

Böylece özgürlüklerini elde tutmak için daha iyi bir şansa sahip olacaklardır. Bu özgürlük her zaman tehdit altındadır. Çünkü otoriteler için tehdit oluşturmaktadır. Siyasi sağ ve sol kanatta, bütün milletlerde, her kimin elinde güç varsa o medya özgürlüğünü kısıtlamaya çalışmaktadır. Özgürlükçülüğün kendilerini açıkça ifade etmiş olan iki önemli ismi Margaret Thatcher ve Ronald Reagan (ilginç bir şekilde Büyük İletişimci diye bir lakabı bulunmaktadır) kendilerinden önce gelenlere kıyasla çok daha sert bir şekilde basın özgürlüğüne saldırmışlardır. Etik en iyi korumadır. "Basın mensupları ve diğer bilgi kuruluşları devamlı ve gönüllü bir şekilde en yüksek derecede sorumluluk göstermeye çabaladıkları zaman özgürlük çok daha iyi bir şekilde korunacaktır"33.

Bir Sanayi - Kitle iletişimi ortaya çıktığında, tarihte ilk defa her bir vatandaşın her seviyede ülkesinin yönetimine katılma şansı doğmuştur. Fakat, medyanın endüstriyel bir yapı, hatta 20. yüzyılın başlarında Batı ülkelerinde Kapitalist bir örgüt olmasına gereksinim duyulmuştur. Günümüzde medyanın büyük bir bölümü, ana amacı kamu hizmeti sağlamak olmayan büyük işlere aittir.

Ünlü Amerikalı iktisatçı Milton Friedman'a göre, işin tek sosyal sorumluluğu kar oranlarını artırmaktır. Daha net bir şekilde ifade edersek, Wall Street Journal'ın34 başkanı şöyle ifade etmiştir: “Bir gazete kendisine hiç bir imtiyaz sağlamayan halka hiç bir borcu olmayan özel bir işletmedir. Bu sebepten dolayı da hiç bir kamu çıkarı ile ilintili değildir. Doğal olarak bir gazete risk alarak imal ettiği bir ürünü satan sahibinin mülkü sayılır”.

Fakat medya endüstrisinin harcamaları, sendikalar daha adil maaşlar elde ettikçe ve teknolojik gelişme daha büyük yatırımları gerekli hale getirdikçe düzenli olarak artmıştır. Medya şirketleri doğal olarak rekabetten kurtulmaya çalışmışlar ve tekelleşerek maliyetleri düşürmeye çabalamışlardır.

Elbette medya daha büyük mali kaynaklara sahip oldukça halka daha iyi hizmet sağlayabilir. Fakat kamu çıkarı zarar görebilir. Medya holdingleştiği zaman, ana amacı insanları bilgilendirmek olmayan bir avuç insan büyük bir siyasi güce sahip olmaktadır. Hissedarlardan başka kimseye karşı sorumlu olmayan bu insanlar, yani aslında büyük mali kurumlar, olayların açıklanıp açıklanmayacağına karar vererek dünyada neler olduğuna karar verme gücüne sahiptirler. Bir ülkede, ekonominin bazı sektörleri monopol ya da oligopolin eline düştüğünde bu pişman olunacak bir gelişmedir. Toplumun sinir sistemlerinden biri olan medyaya böyle bir şey olursa ne olur?

Medyanın Etkileri - Medyanın modern dünyadaki işlevlerinin önemli olduğunu kim sorgulayabilir? Ayrıca medyanın çok büyük bir güce sahip olduğunun düşünülmesinden dolayı sağ ve sol, kuzey ile güney, güçlü ve zayıf, yaşlılar ve gençler tarafından günümüz toplumundaki pek çok sorun için sorumlu tutulmaktadır.

Bir ilke sorgulanamaz; medyanın etkileri bulunmaktadır. Sosyal bilimlerde en fazla çalışılan konulardan biri medyanın çocuklar üzerindeki etkileridir. Bu konuda hiç bir şüphe yoktur. İçeriğine ve koşullara bağlı olarak medya iyi ya da kötü etkilere sahiptir. Genel olarak, eğer verilen mesaj homojen ise ve esasen kullanıcıları istedikleri yönde yönlendiriyorsa, uzun dönemde güçlü bir etki oluşturabileceğine dair bir görüş birliği yer almaktadır.

Fakat, Avrupa'da günümüzde bile, Marksist eleştirilerce ve bu tür bir inanıştan farklı memnuniyetler çıkaran medya sahipleri ve gazeteciler tarafından yeniden kuvvetlendirilen, seçkinci bir geleneğe göre medya çok kuvvetlidir. Oldukça az sayıda insan, bir mesaj yayınlandığında bir kurşunun hedefine ulaşması gibi bir etkisi olacağına ikna olmuştur. Michael Schudson35 şöyle söylemiştir: "Eleştirmenler medyaya bakıp Süpermen'i görmektedirler, halbuki medya o esnada sadece Clark Kent'tir." Bu da analizi ve simge bilimi tarafından medyaya yüklenen yersiz önemi kısmen açıklamaktadır.

Bir husus ABD'de bile sıklıkla unutulmaktadır. Bir mesajın varolması için iki insanın varolması gerekmektedir; bir gönderici, bir de alıcı. Günümüzde, medya tüketicisinin pasif bir algılayıcı olmadığı defalarca gösterilmiştir36. Mesajı kendi kişisel deneyimi, çevresi, ihtiyaçları ve arzularına göre yorumlamaktadır. Medyanın kurbanı değil kullanıcı durumundadır. Sonuç olarak medyanın temel etkisi söylenmeyen tarafından yapılmaktadır; medyanın söylemedikleri söylediklerinden daha etkili durumdadır.

Medya hiç kuşkusuz ki, bilgi tedarik ederek, hangi olayların ve insanların haber olmaya değer olduklarını belirleyerek de çok önemli bir etkiye sahip olmaktadır. Bazen bir haberin yayınlanması vatandaşlar bile tepki vermeden önce hükümetin harekete geçmesini sağlamaktadır. Hiç şüphe yok ki medya bir toplumun gündemini belirlemektedir. Genel bir söyleyişe göre medya neyi düşüneceğimizi dikte edemez ama ne hakkında düşüneceğimizi edebilir. Ya da ne hakkında düşünmeyeceğimizi. Medya, Elisabeth Noelle- Neumann'ın "sessizlik sarmalı" dediği olguyu üretebilir; böylece insanlar, olaylar ve düşünceler kamu bilincinde yer almaz. Şöyle söylenmektedir: Medya için önemli olan konularda insanlar kendi fikirlerini üretirler ya da bunun tam tersi çoğunluğun fikri medyanın tavrını yönlendirebilir (özellikle de ticari olanları).

Vatandaşların özgürlüğü ve medyaya karşı gösterdikleri direniş konusundaki hiçbir kanıt, eski Sovyetler Birliği ve onun uydu devletleri tarafından sağlanan örnek kadar harikulade olamaz. Marksist kavrama göre medya, ekonomik bir elit tabakanın kitleleri köleleştirmek üzere kullandıkları bir üstyapıdır. Aslında “Sovyetleşmiş medya” yani tamamen köleleştirilmiş medya işlevini yerine getirememekteydi. 1980’lerin sonlarında halklar bu totaliter rejimleri barışçı yollarla devirdiler.

Bu, medya kullanıcılarına, medyanın etiksel olması, kalitesini kontrol etmesi ve iyi hizmet sağlaması bakımından güvenenler açısından teşvik edici bir örnek olmalıdır.

B) İnsani Değerler

Haklar ve görevler birbirinden ayrılamaz. Fakat insanlar, özellikle günümüzde ve özellikle Batı dünyasında, onlara bağlı olan görevlere değinmeden birtakım hakları talep etme konusunda bir eğilime sahipler. Aslında medya etiği esasen görevlerle ilintilidir. Medya etiğinde, özgürlük ve sorumluluk yan yana gitmektedir. Herhangi bir din ya da felsefe gibi medya etiği de kişisel özgürlüğe sınırlar getiren ve her birimiz için zorunluluklar belirleyen birtakım kurallar geliştirmiştir. Bu kurallar bir dizi ahlaki ilkeden kaynaklanmaktadır. Bir kişi birtakım ilkeleri kabul eder. Çünkü bu ilkeler o kişinin çevresindeki diğer insanlar ve evren konusunda geliştirdiği vizyona işaret etmektedir. Bu ilkeler, kişinin toplum ve onun kuruluşları hakkında sahip olduğu bilgi ve deneyime bağlı olan, kişisel düşüncelerine de denk düşmektedir.

Köklü Değerler - Eğer bütün insanların üzerinde anlaştığı tek bir değer varsa (birkaç fanatik dışında) o da türlerin devamı37, gezegenin kaderidir. Bu sorun, ideolojimiz ne olursa olsun, dini inancımız olsa da olmasa da hepimizi harekete geçirmelidir. İnsanlık daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir tehdit altında bulunmaktadır. İnsanlar düşmanın kim olduğunu tespit etmiş durumdadırlar; kendileri. Herkes bu konuda kendini sorumlu hissetmelidir. Çok şükür ki, çoğunluk sosyal ahlakın üzerinde kurulduğu birtakım değerleri paylaşmaktadır; insan hayatında saygı, bir insanı sebepsiz yere incitmemek, adalet ve insan haklarının sağlanması, diğerlerinin kaderinin geliştirilmesi, demokrasi.

Evrensel değerlerden bahsedebilmemiz 19. yüzyılda ya da daha erken bir tarihte yani Rönesans'ta başlayan küreselleşmenin bir sonucudur. Fakat günümüzde bile bazı geleneksel kültürlerin kabul etmediği değerler bulunmaktadır; kadın eşitliği, farklı insanlara gösterilen hoşgörü, mahremiyet, seçme ve seçilme hakkı gibi. Bu birbirinin aynı olan kültürler, Batının sosyal ortamında yer alan çılgın bencilliğe hoşgörüyle yaklaşmamaktadır. Ayrıca, her kültürün kendine özgü özellikleri bulunmaktadır ve bu özellikler iktisadi gelişmeden görece bağımsızdırlar; yani kadının çıplaklığı Suudi Arabistan ve ABD’de hoş karşılanmazken, Batıda deniz kenarı manzaralarının ve reklamcılığın normal bir parçası halini almıştır.

Yahudi-Yunan Mirası - Pek çok sanayileşmiş demokrasilerde ideoloji, temellerini Hristiyanlığın başlangıcından alır; kökleri Yahudilere ve Yunanlılara dayalıdır. Kısacası, insanoğlu Tanrı'nın suretinde yaratılmış, fakat ilk günah tarafından kirletilmiştir. Asil ve bozulmuş olan insanoğlu haklara sahiptir. Fakat kendisine görevler de yüklenmiştir. Bu iki gelenek Batı uygarlığı içerisinde yan yana yer almaktadır. İnsanoğlunun o ya da bu niteliğini vurgulamaktadırlar; düşmüş melek ya da Tanrının yaratısı: Katolik ve Protestan, Latin ve Anglo-Amerikan, Kuzey Avrupalı ve Güney Avrupalı. İlki daha otoriterdir ve birlikteliğe ve sosyal istikrara önem verir. İkincisi ise daha özgürlükçüdür ve bireyselliğe ve girişime vurgu yapar. Dünya çapında günümüzde yaygınlaşan değerler arasında şunlar yer almaktadır: Tüm insanların eşitliği, insan gelişimine inanç, hukuka ve toplumu bağlayan anlaşmaya saygı.

İnsanlara davranışları konusunda yol göstermek için yüzyıllar boyunca büyük ahlaki kurallar geliştirilmiştir. Aristo zıt aşırı uçlar arasında bir orta yolun izlenmesini tavsiye etmiştir. Kant her insanın içinde derinlerde ahlaki bir anlayış olduğuna ve neyin doğru olduğuna dair bir kararlılığın bulunduğuna inanmıştır. Bu "kategorik zorunluluğa" göre ahlaki bir davranış genelleştirilebilen bir davranıştır. Faydacı olan John Stuart Mill için kişi en çok sayıda insan için en iyisini aramalıdır.

Demokrasi - Günümüzde insanların çoğunun, hükümetlerin insanlara değil, insanların hükümetlere kendi iradelerini dikte etmeleri gerektiğine dair bir görüşe ikna oldukları görünmektedir. Bazılarının özünde Hristiyan hatta Protestan olduğunu iddia ettikleri demokrasi, hangi siyasetin ve kimin iradesinin yorumlanacağının Tanrı'nın elinde olduğuna ve Tanrı'nın iradesinin alimler tarafından yorumlandığına inanan geleneksel İslam'la çatışıyor gibi görünebilir. Ayrıca Budizm, Konfüçyüsizm, Hinduizm ya da aşiretçilikle de uyumsuzdur. Bir etnik gruba mutlak sadakat ya da sosyal istikrar sağlamak için kastlara saygı ya da atalara, büyüklere, klan şeflerine sadakat; bu tür değerlerin tümü demokrasi ile çelişkili görünmektedir. Aslında, Hindistan dünyadaki en büyük demokratik ülkedir ve Japonya en güçlü ülkelerden birisidir38. Yakından bakıldığında, örneğin, Konfüçyüs’ün iki değeri temel aldığını bulursunuz; başkaları için endişe ve adillik. Konfüçyüsizm, sadece düzen ve hiyerarşiye saygıya değil toplum, işbirliği, nezakete bağlılığa da dayalıdır.

C) İfade Özgürlüğü

Dünyadaki bütün uluslar, vatandaşlarının “insan haklarının” tadını çıkarması gerektiğini bir ideal olarak bildirirler. Pratikte, kişi bunlardan birine sahip olmazsa bunların hiç birisine sahip olamaz; bilme hakkı. Bütün haklar aralıksız olarak kazanılmalı ve savunulmalıdır. Bilgi sahibi olmadan o mücadeleyi başlatamazsınız.

Basın Özgürlüğü - Görevi ne olursa olsun, medya çalışanının ilk görevi, insanları çevredeki dünya hakkındaki gözlemlerinden haberdar etmek için iletişim özgürlüğünü kullanmaktır. Bu özgürlük, hayati bir ihtiyaca tekabül eden birkaç (sözde) “mutlak” insan haklarından birisidir. İletişim olmaksızın, insan topluluğu ve sınıflarının hayatta kalmaları söz konusu olamaz.

Bir diktatörlük kurulduğunda, laik ya da teokratik, monarşik ya da emperyalist, askeri ya da sömürgeci, burjuva ya da proletarya, bu her zaman konuşma ve basın özgürlüğünü bastırır. O halde, özgürlük bir demokrasi faktörü olarak bir işaret haline gelmiştir. Sınırlamalar olmaksızın gerçek bir özgürlük, özgürlük olmaksızın sorumluluğun da olmadığını tekrarlamaya değer. Medya çalışanının hem devlet müdahalesinden, hem de mal sahibinin müdahalesinden özgür olması gerekir. Ayrıca, “ekonomik” özgürlüğe sahip olmalıdır; iyi bir maaş olmaksızın bir gazeteci yozlaşmaya karşı koymada zorlanacaktır.

Pozitif Özgürlük - “Herkes düşünce ve ifade özgürlüğüne sahiptir: bu hak, müdahale olmaksızın düşünceye sahip olma ve sınırsızca herhangi bir medya yoluyla bilgi ve fikir arama, alma ve bildirme özgürlüğüne sahiptir.” Bu, BM tarafından 1948 yılında kabul edilen İnsan Hakları Uluslararası Beyannamesi’nin 19. Maddesi’dir.

19. yüzyıl teknolojisi ve daha sonraki elektronik gelişmeler, medyanın muazzam bir şekilde genişlemesine sebep oldu ve sonrasında kavramsal bir ün elde etti. Uzun yıllardır “basın özgürlüğü” her vatandaşın bir hakkı olarak algılandı. Bu siyasi sansür sona erdikten sonra, bir süreli yayın çıkartmak için az miktarda para yeterli olduğu sürece bu gerçekten var oldu. Daha sonra masraflar yükseldiği için o özgürlük olumsuz hale geldi. Satışa çıkarılan birkaç gazete arasında, vatandaş, ihtiyaçlarına yanıt vermeyenleri ya da hoşlanmadığı bir ışıkta dünyayı gösterenleri reddedebildi. En azından 1945 yılından beri, birçok şehirde gazetelerin sayısı bire indirildi. Yeni bir günlük gazete çıkarmak milyonlarca doları gerektiriyor. Sonuç olarak, “basın özgürlüğü” vatandaşın hakkı olmaktan ziyade Kapitalistlerin ve hükümetlerin ayrıcalığı haline geldi. Bu yüzden yeni bir kavram ortaya çıktı.

Bu, ilk olarak Anglo-Sakson ve İskandinavya demokrasilerinde göründü. Orada, kişi ulusal değerler üzerinde bir anlaşma, önemli siyasi partilerin birbiri ardına sırayla iktidara gelme geleneği, haber medyasıyla ilgili olarak, bir özgürlük ve makul bir saldırganlık geleneği bulur. Başka bir deyişle, muhalefet, taraftarlık ya da gazetecilik kuralları işleyen uluslar siyasi hayatla iyice bütünleşmiştir.

Basın özgürlüğü, sadece siyasi ya da başka türlü sansürün yokluğu olarak değil, yapılacak bir görevin onayı olarak tanımlanmaya başladı. Her vatandaşın bilgi alma özgürlüğünü tatmin etmek. İyi bir şekilde bilgi sahibi olma şansı; bilgi verme hakkı, başka bir deyişle medyaya erişim hakkı.

D) İletişim Hakkı

Konuşma ve basın özgürlüğü sadece küçük bir azınlığa fayda sağlayan yasaklamanın olmaması olarak kalamaz39. Bunun herkes için bir hakka dönüşmesi gereklidir. ABD’li hukuk profesörü Jerome Barron’a göre, bütün hükümet sansürleri üzerindeki yasak (ABD Anayasası’nın ilk değişiklik maddesinde yer alır) bütün vatandaşlar için bir erişim hakkının varlığını ima eder; eğer kişi duyulamazsa kişinin ifade özgürlüğüne sahip olmasının ne anlamı var? Medyaya bir erişimin emredilmesi neredeyse40 düşünülemez. Medya etiği bunu elde etmenin saygı değer bir yoludur.

İnsanlar için önemli bir ihtiyaç olan iletişim, “iletişim kurma hakkı”41 talep edilir: kişilerin, grupların ve ulusların herhangi bir kanalla bir mesajı takas etmeleri. Bu nedenle, topluma bu alışverişi sağlayan araçları sağlama zorunluluğu. Eğer okul olmasaydı, eğitim hakkı çok fazla şey ifade etmezdi ya da seçimler olmasaydı aynı durum oy verme hakkı için de geçerli olurdu.

Ne için? - Elde etmenin yıllarca süren mücadeleyi gerektirdiği ve bütün gezegene henüz ulaştırılamamış olan “negatif” özgürlüğü, “pozitif” özgürlüğe dönüştürmeyi istemek makul müdür? Dört önemli sebep vardır. İlk olarak, son yıllarda teknoloji, özellikle internet, küresel iletişimi mümkün, kolay ve ucuz hale getirmiştir. İnsanlık, iletişim kanallarının yokluğu ve yatırımların masrafının bizi tek yönlü iletişime zorladığı, mesaj gönderme gücünün sadece bir yerde toplanması ve elektronik alanda devletin yakın kontrolünün bulunduğu kitle iletişim sürecini artık terkediyor. Şimdi siber çağa giriyoruz.

İkinci sebep, kitle toplumu. Ortalama insanın hizmetinde her zamankinden daha fazla eğitim, daha fazla para ve daha fazla zaman vardır. Gelişmiş ülkelerde yaşayan birçok kişi için bilim ve refah programları, yoksulluk ve erken ölüm görüntüsünü ortadan kaldırıyorlar. Bununla beraber, insanlar “yalnız kalabalıkta” sürüklenme hissine kapılıyorlar. Özel ve kamu bürokrasilerine karşı güçsüz hissediyorlar. Bir topluluğa dahil olma, kendi hayatlarının yönetiminde söz sahibi olmayı her zamankinden çok istiyorlar. Bunun kanıtı, etnik azınlıklar, kadınlar, tüketiciler ya da çevreciler tarafından girişilen mücadelede görülüyor. Ayrıca, insanlar, dünyanın geri kalanına öncekinden daha fazla bağlılık hissediyorlar. Bu ve bunun gibi birçok neden yüzünden insanlar bilgi verme ve bilgi sahibi olma ihtiyacı içindeler.

Üçüncü sebep, bilginin, barış ve refahın dayandığı çok değerli, önemli doğal bir kaynağı olduğunun yeni bilinci. Özgür dolaşımında kişinin serbest bırakılmasının, ekonomik gelişimin, sosyal sorunların çözümünün ve çevredeki hızlanan değişikliklerin tam bir adaptasyonunun önceden tahmin edildiği bir bilinç.

Dördüncü sebep, büyük kültürel farklar ve ekonomik eşitsizliklere rağmen yavaşça dünyaya yayılan bir yalnızlık hissi olabilir. Ürünlerin, kültürün ve (özellikle) bilgilerin oldukça artan değiş tokuşu, bir ekonomik, ekolojik ya da nükleer felaketten kaçınmak için bir yol olarak görünmektedir.

Yetersiz İletişim - Sosyal iletişim, farklı seviyelerde ve çeşitli yönlerde işler. Uluslararası seviyede, güçlü bir ulus ya da iş ortaklığı (Radio France Internationale ya da Hollywood stüdyoları gibi) zayıf bir ulusa hitap eder. Zayıf bir ulus, güçlü bir ulusa hitap eder. Ya da başka bir zayıf ulusa. Gruplararası iletişim, üstten alta doğru dikey olarak gider; hükümetten insanlara (örneğin, bir devlet radyosu yoluyla) ya da firmadan halka (örneğin ulusal bir gazete yoluyla). Ya da oy verme ya da referandum yoluyla olduğu gibi alttan üste doğru. Fakat, bu ayrıca bir gruptan diğerine (örneğin, yerel bir kablo sisteminde halkın erişebildiği kanal) yatay olarak gerçekleşebilir.

Her üç yönde de iletişim hakkının fazla kullanılmadığı ve daha fazla kullanılması gerektiği görülmektedir. Zayıftan güçlü ulusa, vatandaşlardan başta olanlara ve gruptan kitle içindeki gruba. Medya etiğinin bir amacı o iletişimin önündeki engelleri ortadan kaldırmaktır.

Birisi hariç. İletişimin önünde mükemmel bir şekilde akla uygun bir engel vardır; iletişim kurmayı reddetme durumunda. Kişisel bir seviyede, kişinin gazete alması ya da radyoyu açmaması karşı çıkılamaz olarak görülür. Fakat, bazı kişilerin reklamlar yoluyla saldırıya uğramama hakkını talep etmeleri biraz garip görünür. Uluslararası bir seviyede, bazı uluslar (ABD gibi) yabancı görsel-işitsel yayınların ithalatını sınırlandırarak diğer ulusların kendi kültürlerini koruma isteklerini hoş karşılamıyorlar. Esasen, her yerde insanlar dengeli iki yollu iletişimi talep ediyorlar. ABD hariç, elbette medya pazarları üzerindeki hegemonyası yüzünden.

E) Medya Değerleri

Medya etiği ile ilgilenmek, gazetecilerin görevleri hakkında konuşmak anlamına gelir. Bu görevler, medya kişilerinin, hem insanlar, hem de belirli bir görevi icra edenler olarak haklara sahip olduğunu ima ederler. Kanun, bu hakların bazılarını onlar için güvenceye alır ve bazı kurallar bunlardan söz eder; iyi bir maaşa sahip olma hakkı, yazı işleri politikasını öğrenme ve yönetimde herhangi önemli bir değişiklik olmadan önce danışma hakkı, etiğe ya da kişisel inançlara uymayan bir görevi reddetme hakkı, bilgilere erişme hakkı vb. Halkın aracıları olarak hareket eden bu kişiler, vatandaş kitlelerinin gidemediği yerlere giderler, halkın yapamadığı şeyleri yaparlar. Ayrıcalıkların tadını çıkarlar, fakat sorumlu olmak zorundadırlar.

İnsani Görevler - Bir gazetecinin yükümlülükleri, ilk olarak, medyaya uygulandığı gibi herhangi bir insanın görevleridir. Onlar, bütün insanların hissediyor göründükleri içgüdüsel ihtiyaçlara yanıt vermek zorundadırlar. Bir çocuk olarak bile kendimizi özgürce ifade etmek isteriz ve doğruyu söylemek ve sorumlu olmak gerekirse, yetişkin olmak isteriz. Musa’nın On Emir’inden, en azından altı tanesi sosyal iletişime uygulanabilir: 2. putlara tapmama, yalan yere yemin ya da küfür etmeme, 5. büyüklere, geleneklere saygı, 6. şiddet yasağı, 7. pornografi yasağı, 8. yolsuzluk yasağı, 9. yalan söyleme yasağı, 10. diğer gazeteciler ile dayanışma. Benzer şekilde, İncil’deki temel değerler bir keresinde bir günlük Fransız Katolik gazetesi tarafından beş kelime ile özetlenmişti: özgürlük, saygınlık, adalet, barış, sevgi. Bunlar, gazetecilikte biraraya gelebilen etik kurallardaki bütün cümlelerin biraraya gelebildiği kutuplardır.

Batılı Miras - Gazetecilik; Reformasyon değerleri, özellikle bireysellik, bireysel sorumluluk, bir meslekte çalışmak, ahlaki katılık ile doldurulmuş bir Batı Avrupa’da Rönesans ve Fransız Devrimi arasında doğdu ve gelişti. Ayrıca, aydınlanmanın rasyonel ve liberal değerleri ile doluydu. Diğer yandan, faydacılığın ve “sosyal Darwinciliğin” “laissez-faire” kavramları ile.

Kitle iletişimi sadece 20. yüzyılda göründü. Önceki yüzyılların daha büyük düşünürleri onlarla hiçbir zaman ilgilenmedi. Fakat basını bilenler, 18. yüzyılda, buna fazla saygı duymadı. Daha yakın zamanda, uygulama ile ilgilenen ve felsefeden haberdar olmayan etik kuralların yazarları, anlaşılması güç düşünürlerin eserlerini deşifre etmek için seyrek olarak zahmet verdiler.

18. yüzyıldan itibaren, bilim ve teknolojideki ilerleme ile beraber, bir profesyonelcilik ideali gelişmeye başladı. Prestij ve gücün artık atalardan ve toprak sahipliğinden değil, bir kişinin yeterliği ve sosyal yararlığından gelmesi beklendi. Daha sonra, 19. yüzyılın sonundan itibaren, medya çalışanları, devlet tarafından bağımsızlıklarının onaylanması ve halkın değerlerini farketmesi amacıyla giriş ve uygulama için kendi kurallarını belirlemek amacıyla dernekler oluşturdular. Özel uzmanlık okulları açıldı. Kurallar yazıldı.

Evrensel Değerler - Medya değerleri, rejimin demokratik olduğu dünyanın bütün bölgelerinde büyük oranda aynıdır. Medya etiği, nefretin, şiddetin, insanları küçümsemenin (faşizm) ya da bu tiplerden sadece bir tanesinin (ırkçılık) reddedilmesi gibi evrensel değerler üzerine kuruludur. Medya etiği birçok ideoloji, Yahudilik, Budizm, Konfüçyüzm, Hristiyanlık (katolik ve protestan), ılımlı İslam, hümanizm, sosyal demokrasi ile uyum içindedir. Fakat aşırı uç taraftarları, totalitercilik ya da aşırı dincilik ile uyuşmaz.

Elbette, değerler hiyerarşisi bir kültürden diğerine değişiklik gösterir. Bu nedenle, ABD’li ve Çinli haberciler üzerinde yapılan bir üniversite araştırması, her iki grubun, çıkarılan bilgilerin doğru ve tam olması gerektiğine inandıklarını göstermiştir. Fakat doğruluk gazetecilik değerlerinin ön sıralarına saldırganlık ve meraklılığı yerleştirirken, tam olmak gereği alçak gönüllülük ve sadakate ilk sırada yer vermiştir.

Deni Elliott’a göre bir mesleği oluşturanlar, yazıya dökülmeseler bile üyelerinin birçoğu tarafından paylaşılan değerlerdir. Gazeteciler söz konusu olduğunda; haberler hakkında tam, doğru, ilgili, dengeli bir yayın; insanlara ihtiyaçları olan bilgileri vermek ve öyle yaptıkları için hiç kimseye zarar vermemektir. Kişinin, yayınlanan bir makale yüzünden etkilenen insanların yerine kendisini koyması; orta ve uzun vadede ortaya çıkarılanların olası etkilerini göz önüne alması. Daha genel olarak, gazetecilik değerleri, kesinlikle, medyanın fonksiyonları ile ilgilidir. Bu nedenle, muhabirin bu fonksiyonlardan açıkça haberdar olması.

Tıbbi Değerler - Bir düzine ticaret birliğini biraraya getiren bir 1994 yılı konferansında, Birleşik Krallık’taki tıp mesleği kendi değerlerini tekrarladı. Eski olmasına rağmen 21. yüzyıl için hala geçerlidir. Dikkat çekici olan, bunlar medya mesleğine de uyarlar; bağlılık, istek, bütünlük, yeterlik, araştırma arzusu, güvenilirlik, sorumluluk ve savunma. Doktorlar da müşterilerinin kendilerine duydukları güvenin azalmasından, onların şikayetlerini bildirmelerinden ya da yanlış uygulama yüzünden dava açmalarından endişelenirler. Onlar, bütün mesleğin kendi üyelerinin hareketlerinden sorumlu olmaları gerektiğini ve kendi disiplinini düzenlemesi gerektiğini düşünürler. Onlar, hastaların katılımıyla eş değerlendirmeler önerirler. Mesleğin, toplumun daha iyi hale gelmesine aktif olarak katılması gerektiğini düşünürler.

[pic]
30 Örneğin, The Ethics of Journalism, (Gazetecilik Etiği) Nelson A. Crawford (1924) ya da The Conscience of the Newspaper, (Gazetenin Vicdanı) Leon N. Flint (1925.)
31 Diğerleri arasında bkz. Rivers William, W. Schramm & al., Responsibilities in Mass Communication (Kitle İletişiminde Sorumluluklar), New York, Harper & Row, 1957, 3rd ed. 1980.
32 Aslında akrabası Rudyard Kipling tarafından uydurulmuştur (1931.)
33 Uluslararası etik kurallarına dair UNO taslağından alıntı.
34 20 Ocak 1925.
35 The Power of News (Haberlerin Gücü) içinde, Harvard UP, 1995 – s.17.
36 1998’deki grev, Clinton-Lewinsky skandalı üzerine medyada çıkan haberlerin seçilmesini ABD’de kamuoyunun bir yıldan fazla bir süre reddetmesiydi.
37 Bkz Hans Jonas, Das Prinzip Verantwortung, Frankfurt/Main, Insel, 1979.
38 Kabul edildiği üzere, Asyalı demokrasi kavramı Batılı olan ile aynı değildir.
39 “Basın özgürlüğü sahip olanlara garanti edilir,” ABD’li medya eleştirmeni A. J. Liebling’in ifade şekliydi (The New Yorker, 14 Mayıs 1960.)
40 ABD’de, kablolu kanallar halkın erişimi için dikkate alınmadı. Fransa’da, radyo kanalları kar amacı gütmeyen dernekler için dikkate alınmazlar.
41 Kavram, 1969 yılında Fransız Jean d’Arcy tarafından başlatıldı, 70’li yıllarda Kanada ve ABD tarafından ve daha sonra Uluslararası İletişim Enstitüsü ve UNESCO tarafından geliştirildi.

İKİNCİ KISIM : MEDYA ETİĞİ

I. ETİK KURALLAR: ÇEŞİTLERİ VE İÇERİĞİ

Siyasi rejimi diktatörlük olmayan birçok ülke şimdi en azından bir basın etiği kural dizisine sahip. Norveç’ten Güney Afrika’ya, Japonya’dan Türkiye’ye, Kanada’dan Şili’ye. Bu, farklı şekillerde bir onur, davranış, uygulama ya da (Latin ülkelerinde) “deontoloji” kuralı ya da yine gazetecilik genel kuralları, gazetecilerin bir tüzüğü, bir ilkeler bildirisi, gazetecilerin görevlerinin ve haklarının bildirisi vb. olarak adlandırılır.

Kural Dizisinin Yapısı - Bir kural benimsendiğinde genellikle medya ile ilgili kanunlar zaten vardır. Fakat, kural taslağını hazırlayanlar, bunların nasıl yetersiz ve tehlikeli olduğunu farkederler. Yazdıkları, her gazetecinin mutlak bir sadakatle bağlanmaya yemin ettiği kutsal bir metin değildir. Bunlar sadece gazetecinin bir ahlaki anlayışa sahip olması durumunda işlevsel hale gelebileceği bir rehberdir.

Her faaliyet alanında, bazı şeyler “yapılır” ve bazıları “yapılmaz”42. Geleneksel olarak hangisinin hangi iş üzerinde olduğunu anlarsınız ve bunları kim ihlal ederse etsin, iş yerinde aforoz edilme riskini alır. Fakat, hayatta kalmak için bir geleneğin tartışılması, temizlenmesi, güncel hale getirilmesi, yapısallaştırılması ve yerel ve ulusal olarak kağıda dökülmesi gerekir. Aksi taktirde, çok karışık, bazen belirsiz hatta oldukça haysiyetsiz kalır43. Bunun yanında, ulusal geleneğe paralel olarak, birçok medya organında, sözel olarak iletilen ya da yayınlanan, hatta bazen halka ya da reklamcılara dağıtım için yazı işleri ilkeleri vardır.

Kural Dizilerinin Amacı - Organize olmuş her meslekte (örneğin emlakçılık ya da eczacılık), etik kuralın amacı kötülükleri ve şarlatanlıkları ortadan kaldırmaktır. Kural dizisi, halkı belirli bir iş hakkında bilgilendirir; davranış kuralları hakkında bilgi verir. Böylece, saygınlığını artırarak patronlarının sadakatini garanti eder. Medyada, sadakat ayrıca kendi zenginlik kaynağı olan reklamcılardan gelir.

Kural dizisi müşteriyi korur. Ayrıca grup içinde birlik oluşturur ve meslek prestijini böylece etkisini muhafaza eder. Kural dizisini benimseyenler sadece kurallara saygı duyma niyeti ya da olasılığını göstermekle kalmaz, yasaları da bildirirler. Kendilerine bir ideal belirlerler ve profesyonelin ahlak bilincini güçlendirmeye çalışırlar. Ayrıca kural dizisi, bir güvenlik, kolektif bir güç duygusu sağlayabilir. Kural dizisi, devlet müdahalesinden kaçınmayı amaçlar. Devlet müdahalesi medya üzerinde korkunç olabilir. Medya, halkın kendisine güvenmemesine sebep olduğunda, yasa koyucular engelleyici kanunlar hazırlarlar ve bazen bunları geçirirler. Bu tür bir tehlikenin belirdiği her zaman, profesyoneller arasındaki reform hareketlerini kendiliğinden tetikler. Bunların ilk şartı bir kural dizisinin taslağını hazırlamaktır.

Tüzük, özellikle gazetecilerin haklarının bir listesini içeriyorsa yönetim üzerinde faydalı bir sınırlama olabilir. Bu yüzden, Fransa’da olduğu gibi medya sahipleri sıklıkla bunu desteklemeyi reddeder. Bu sayede profesyoneller, halk çıkarına karşı hareket etmeyi talep eden bir işverene karşı bir koruma elde ederler. Bu tür bir hareketin, izleyiciler tarafından reddedilmelerine sebep olabileceğini savunurlar.

Kural Dizilerini Kim Yazar? - Bir hükümet tarafından yayınlanan “Kurallar” burada göz önüne alınmamıştır. Bunlar, yönetimsel talimatlardan başka şeyler değillerdir. Gerçek kurallar arasında bazıları ulusaldır ve bir ya da birkaç profesyonel dernek (örneğin Gana’daki sahipler ve gazeteciler) tarafından benimsenirler. Bazıları, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’nunkiler (FIJ – IFJ) gibi uluslararası kurallardır. Diğerleri, medya sahipleri dernekleri (İsviçre ve İngiltere’de olduğu gibi) ya da yine haberciler dernekleri (ABD Profesyonel Gazeteciler Topluluğu SDX gibi) tarafından çıkarılan “düzgün davranış tüzüğü” gibi. Bazı kural dizileri, yazılı medya için ASNE kural dizisi ya da ABD’de44 yayın için önceki NAB kural dizisi gibi sadece bir iletişim aracı ile ilgilidir. Bazı kural dizileri, günlük gazete La Suisse (Cenevre’de) ya da Chicago Tribune, ya da yine Japonya’daki NHK gibi bir yayın ağına özeldir.

Bir profesyonel etik kural dizisi normalde profesyonellerin kendileri tarafından düşünülmelidir. Günlük yayınlanan Fransız gazetesi Nord Eclair’in yazı işleri tüzüğü ya da yine haberciler için talimatlar (noktalamadan dakikliğe kadar) ve etik kurallar içeren, Associated Press’deki gibi sitilistlik el kitaplarında olduğu üzere, bunların bazıları, çalışanları için işverenler tarafından verilen yönetmelikleri hesaba katmayı reddederler.

Bazı gazetecilerin bu tür “kurum tüzükleri” ya da “davranış kurallarını” reddetmeleri bana sağlıksız görünüyor. Bunlar farklı olmayan, sadece bazen daha somut, daha belirgin kuralları içeriyor. Çok sıklıkla, bu tür kural dizilerinin taslakları üst düzey editörler, gerçek gazeteciler tarafından kadro ile işbirliği halinde hazırlanıyor. Bu kurallar kitabının çifte avantajı, bunların sözleşmelere dahil edilebilmeleri ve müeyüzyılide taşıyor olmalarıdır. Bunun yanında, büyük oranda kabul edilen bazı ulusal kurallar, Alman Pressekodex’te görüldüğü üzere, basın konseyi gibi iki tarafın ait olduğu bazı kuruluşlar içindeki gazeteciler ve medya sahipleri tarafından ortaklaşa geliştirilirler. Bu arada, kurallar, medya konseylerinin kararları ve bildirgeleri ile tamamlanabilirler.

Profesyonellerin bir kural dizisi oluşturmaya başladıklarında, medyanın davranışını ve içeriğini gözlemleyen ve analiz eden dışarıdan bazı uzmanları ve ayrıca medya kullanıcılarını da davet etmeleri gerekir. Bir kural dizisinin bir mesleğin bütün üyeleri tarafından kabul edilmesi olumludur. Bunun toplum tarafından kabul edilmesi daha da olumludur.

Kısa Tarih - Kural dizileri 20. yüzyılın başında çoğalmaya başladı. Bu özellikle basında, vahşi Kapitalizmin kötülüklerini kınayan ilerici hareketin bir etkisidir. Öte yandan, gazeteciler ayrı bir toplumsal sınıf oluşturmanın bilincine vardılar.

1896 yılında, Galiçya’daki Polonyalı gazeteciler kendileri için bir görevler listesi ve bir onur mahkemesi oluşturdular. 1910 yılında, Kansas’ta bir basın derneği, yayıncılara ve editörlere uygulanan bir kuralı dizisini benimsedi. 1924 yılında, bir düzine günlük gazetenin yarısından fazlası kendi kural dizilerine sahipti. İlk ulusal kural dizisi Fransızcaydı; 1918 yılında SNJ gazeteciler birliği tarafından kabul edilen “Charte des devoirs.” İlk ulusal kural dizisine gelince; bu InterAmerican Basın Derneği’nden 1926 yılında geldi. 1939’da, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (FIJ) kendi onur kural dizisini yayınladı.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kural dizileri her yerde ortaya çıktı. Doğuşundan beri Birleşmiş Milletler konuyu çözümleme girişimi içinde. Fakat 1950 yılında basın ile ilgili yaklaşık 500 adet derneğe değerlendirme için gönderdiği bir kural dizisi projesi hiç bir zaman kabul edilmedi. Bunun ana sebebi oldukça haklı olarak, hükümet kurullarının (BM üyeleri gibi) burunlarını medya konularına sokmayı reddetmeleriydi.

Medya etiği konusunun ilgi alanı 1970’lerde, UNESCO, Avrupa Konseyi, FIJ, Uluslararası Basın Enstitüsü içinde 1960’larda her yerdeki büyük protesto gösterilerinden sonra arttı. Dördüncü dalga, Körfez Savaşı haber içeriği (1991) ve diğer çağdaş skandallar ortaya çıktı.

A) Madde Kategorileri

“Medyanın uygunsuz davranışı” tanımının, ulusların kültürleri, ekonomik gelişme aşaması ve siyasi rejimine bağlı olarak değişiklik göstermesi beklenir. Bu, Komünist ve liberal bir ülkede, köklü ve çok modern bir ülkede veya bir Müslüman ve Hindu ülkesinde aynı olamaz. Bununla beraber birçok kural dizisinde aynı temel kurallar bulunur. Bunun açıklaması, ilk kural dizilerinin ortaya çıktığı etkin uluslardaki kültür topluluğu ve 20-30 yıldır süren uluslararası diyalogdur.

Medya profesyonelleri, akademik gözlemciler, tüketici savunucuları arasında medyanın ne olması ve ne olmaması gerektiği hakkında derin bir anlaşmazlık yoktur. Elbette, sadece uzunlukları yüzünden bile olsa, birçok kural dizisi farklılık gösterir. Lousville (Kentucky) Courier-Journal kural dizisinin 65 sayfasına kıyasla SNJ tüzüğü yarım sayfadır. Her kural dizisi bir maddeyi ya da diğerini es geçer. Fakat insan, eğer bazı önemli maddeler yoksa, bunun olası sebebinin kural dizisini çok kısa ve sadece unutulmaz tutma isteği olduğu duygusuna kapılır.

Birleştirilmiş Kural Dizisi

Temel Değerler
- Hayata saygı,
- İnsanlar arasında dayanışmayı desteklemek.

Temel Yasaklar
- Yalan söylememek,
- Başkasının malını çalmamak,
- Başkasını sebepsiz yere incitmemek,

Gazetecilik İlkeleri
- Yeterli olmak (böylece öz güvenli ve hataları kabul etme yeteneğine sahip olmak)
- Siyasi, ekonomik, entellektüel güçlerden bağımsız olmak,
- Halkın medyaya güvenini azaltabilecek hiç bir şey yapmamak,
- Haber hakkında geniş ve derin bir tanıma sahip olmak, (sadece kesin, ilginç, batıl değil)
- Haberi, tam, eksiksiz, adil, anlaşılabilir şekilde vermek.
- Bütün gruplara hizmet etmek, (zengin/fakir, genç/yaşlı, tutucu/liberal vb.)
- İnsan hakları ve demokrasiyi savunmak ve tanıtmak,
- Toplumun gelişmesi yönünde çalışmak. Kural dizilerindeki tavsiyeler oldukça sık şekilde bir karmaşa içine girerler. Bazı uzmanların bile kural dizilerinin karşılaştırmalı bir incelemesini yaptıklarında kafaları hemen karışır. Medya etiğinin bir bütün olarak açık bir fikrini vermek için kişinin bir düzen ortaya koyması gerekir. Aşağıdaki analiz için uluslararası, ulusal, kurum içi kural dizilerinden geniş bir kurallar topluluğu biraraya getirilmiştir. Bundan sonra kurallar yedi kategoriye ayrılmıştır. Tekrarlardan kaçınmak için birkaç istisna ile beraber her madde bir kere alınmıştır. O halde, verilen bir kategoride belirtilen kurallar sadece bir örnek olarak görülmelidir.

A.1) Kuralların Yapısına Göre

İdeal Kurallar - İnsanların buna ulaşması genellikle imkansız olmasına rağmen profesyonellerin uğruna uğraşmaları için bir hedefin belirlenmesi olumludur. Etiğe karşı bir işi hiç bir zaman kabul etmemek, ilgili konular hakkında her zaman bilgi sahibi olmak, kendi fikirlerini verdikleri her haberin dışında tutmak, her zaman birkaç bakış açısı vermek, durmaksızın insan hakları için mücadele etmek.

Genel Kurallar - Bazı kurallar, istisnasız (ya da çok az) her vatandaş için geçerlidir. Bazıları aslında kanunlar ya da dini kurallar içinde formüle edilmiştir; yalan söylememek, çalmamak, nedensiz yere başkalarının acı çekmesine sebep olmamak. Diğer kurallar özellikle gazeteciler içindir; yalan bir haberi bildirmemek; bir haberin yayınını kontrol altına almayı ya da durdurmayı isteyen insanlardan mali avantaj ya da diğer hediye kabul etmemek, etik olmayan bir şekilde davranma izlenimini bile vermemek.

İstisnai Kurallar - Bazen sonuç aracı haklı çıkarır. Bazı kurallar, halkın çıkarına olduğunda, özellikle eğer haber ciddi anti-sosyal davranışlara sevkediyorsa ya da halk sağlığını tehdit ediyorsa medya tarafından göz ardı edilebilir. Muhabir, kendi kimliğini kaynaklardan saklamamalı ya da gizlice bilgi elde etmemeli (örneğin gizli bir kamerayla) ya da hiç kimseyi kanunu ihlal etmeye teşvik etmemeli ya da insanların özel hayatlarına gereksiz yere müdahale etmemelidir. Elbette ülkesinin savunma bakanının, düşman bir ülkenin deniz ataşesi ile beraber bir tele kızı paylaştığı durum hariç45.

İhtilaflı Kurallar - Doğal olarak, özellikle belirli konularda etik sorulara verilen yanıtlar da farklılık gösterecektir. Medya, hükümetten gelen herşeyi ABD’de olduğu gibi sorgulamalı mıdır, yoksa kuruluşlara ve seçilmişlere ya da atanan yetkililere (Kore, Türkiye) “haksız” saldırılardan geri mi durmalıdır? Yazı işleri müdürleri, gazetecilerinin davranışlarından sorumlu mudur (İngiltere, İsveç), yoksa gazeteciler hiyerarşideki daha üst düzey herhangi birisine sorumluluğu devretmeli midir? (Fransa) Gazeteci kendi fikrini hiçbir zaman ifade etmemeli midir? (Japonya) Yoksa bunu ifade etmeli midir? (Mısır). Fransa ve ABD arasındaki eski bir anlaşmazlık.

Diğer ihtilaflı noktalar belirtilebilir. İspanya’da kişinin kaynaklarını açıklamaması normaldir. Siyasetçiler, yayınlanmamak koşulu ile açıklamalar yapmaktan hoşlanırlar. Fakat ABD’de bu bir kaynağı belirtmeme aykırı olarak görülür. Bir muhabir, yayınlanmadan önce kendi haberi ya da yazısına bakması için bir kaynağa izin veremez mi? Yanıtlar farklıdır: Hiçbir durumda / sadece gerçekleri kontrol etmek için. Her durumda, eğer erişim verilirse, okuyucu / dinleyici / izleyiciye söylenmelidir. İsveç’te, halk için bir risk olması durumu hariç, cinsel suçların belirtilmemesi üzerinde anlaşmaya varılmıştır. Buna zıt olarak ABD’de birçok kişi tabuyu kaldırmaya çalışıyor ki bunun kurbanlara zarar verdiği söyleniyor.

A.2) Medyanın İşlevlerine Göre

Çevreyi İzleyiniz - Kural dizilerinin birçoğu gazeteciliği ilgilendirdiği için doğal olarak birçok madde bu kategoriye girer. Bir gazeteci, baskı ister içten, ister dıştan gelsin, haberin seçimini ya da sunumunu etkilemeyi hedefleyen baskıların hiç birine teslim olmamalıdır. Ayrıca, bazı kurallar, ona, kamusal işlerin tamamen açık olmasını, resmi arşivleri, kurulların toplantılarını, yürütme kararlarını talep etme görevini verir.

Dünyanın Bir Görüntüsünü Veriniz - Gezegen hakkında bildiklerimizin çoğu kişisel deneyimimiz dışında, medyadan geldiği için gazeteci, doğru bir izlenim almamız ve haberinin yabancı düşmanlığı, ırkçılık, cinsellik, vb.’yi artırmaması konusunda emin olmalıdır. Kendi ülkesinde geleneksel olarak diğer halklar hakkında verilen imajı geliştirmelidir (örneğin kalıplaşmış örneklerden kaçınarak). Diğer kültürler için merak ve sempati oluşturmalıdır.

Bir Forum Olarak Hizmet Veriniz - Sosyal iletişim, medya yoluyla işler ve bu belirli bir toplulukta ulaşılacak olan kaçınılmaz tavizler için gereklidir. Halkla ilgili önemli konular hakkında çeşitli görüşler verilmelidir. Litvanya kural dizisi bütün fikirlerin tüm boyutlarının sunulmasını gerektirir. Birçok sosyal grup kendisini ifade edebilmeli ya da en azından suçlandığında yanıt verebilmelidir. Bunu daha açık yapabilmek için Letonya’da, 90’lı yılların ortalarında, bir seçim kampanyasından sonra tüm siyasi partilerin, medyanın çoğundan kendileri lehine haberler satın aldığını basının bizzat kendisi ifşa etti.

Kültürü İletiniz/Eğlendiriniz - Bu iki işlev, ayrı olarak sunulan medyanın eğlence kısmı tarafından üstlenilir.

Satınız - Uzun bir süredir medya kendisini kötü bir biçimde kullanmaktadır46. Özellikle bazı bölümlerde, lokanta bültenleri, turizm, moda, güzellik ve otomobil ile ilgili alanlarda yolsuzluk şüphesi vardır. Aynı durum sadece ekonominin dar bir sektöründen reklamla ayakta duran dergiler için de geçerlidir. O halde kurallar açıktır; reklamcıları memnun etmek için hiçbir baskı, saptırma ya da kurgu olmamalıdır. Bu bir mağazanın, yeni bir araba modelinin, bir moda sunumunun ya da yeni bir gösterinin açılışı dolayısıyla basın bültenlerinin yayınlanması olsa bile onlar kayırılmamalıdır (İsveç). Bir gazeteci reklam ya da halkla ilişkiler ile ilgili hiç bir faaliyette bulunmamalıdır.

A.3) Kuralların Kapsamına Göre

Belirli Medyaya Özgü Kurallar - Birçok kural, yazılı gazetecilik üzerine odaklıdır. Japonya’da olduğu gibi medyanın tümünün, günlük gazetelerin, kamusal yayıncılığın, ticari yayıncılığın, dergilerin, kayıt endüstrisinin, kitap yayınlamanın kural dizilerinin olması iyi olurdu. ABD hariç yayına özgü birkaç kural vardır. 80’lerin düzensizliğine rağmen medyanın baskıdan çok kanunlar tarafından kontrol edildiğini söylemek bunun açıklaması olabilir.

Radyo ve televizyon gazetecileri, büyük ekipmanlarıyla, izledikleri olayı (yürüyüş, duruşma) çarpıtmamak için mümkün olduğu kadar dikkatli olmalıdırlar. Kasıtsız olmaksızın bazen gösteri ve/veya şiddeti alevlendirirler. Kendisini üzme ihtimali olan bir sahne yayınlanmadan önce ve arşiv çekimler kullanılırken ya da bir olay tekrar verildiğinde izleyici uyarılmalıdır. Kimliğinin belirlenmesini istemeyen kişinin yüzü ve sesi gizlenmelidir.

Haberin Bir Yönüyle İlgili Kurallar - Bazı profesyoneller kendileri için belirli kuralları kabul ederler; mali muhabirler, araştırmacı gazeteciler, Katolik haberciler, spor muhabirleri ya da basın fotoğrafçıları. Genel olarak, onların kural dizileri, sıradan kural dizilerinde yer alan maddeleri genişletir ya da özel hale getirirler.

Bununla beraber, özel ilgi uyandıran genel görev muhabirlerinin sıklıkla yer verdiği üç alan vardır: Terörizm, suç ve duruşmalar. Büyük basın kuruluşları şehir ayaklanması durumunda davranış kurallarıyla ilgili talimatlar belirler; dedikodular ile ilgili olarak ihtiyatlı, soğukkanlı, çok dikkatli olunuz. Canlı yayınlardan kaçınınız, polisin hareketini hiçbir zaman engellemeyiniz.

“İnsanları ilgilendiren haberlerde”47 suçlanan kişinin olay ile ilgisi olmayan hiç bir özelliği belirtilmemelidir (ırk, din, meslek vb.) Muhabir, suçlanan önemsiz kişilerin adlarını deşifre etmemelidir. Özellikle affa uğradılarsa eski suçlamaları hatırlatmamalıdır. Suçlarının cezasını çeken suçluların affedilme hakkının belirtilmesine gerek bile yoktur. Bir suçtan zanlı olan herhangi bir kişinin akrabalarının ya da arkadaşlarının adları, bunu yapmak için ciddi bir sebep olmadığı sürece verilmemelidir. Tesadüfen olaya dahil olan suç kurbanları ya da insanlar incinme riskine atılmamalıdır. Örneğin, bir tutuklunun suç ortaklarının yerlerinin tespit edilmesini mümkün hale getirerek. Bir gazeteci, bir yargıç ya da jüri tarafından suçluluğu kanıtlanıncaya kadar hiç bir kişinin suçlu olmadığını okuyucuya/dinleyiciye/izleyiciye her zaman hatırlatmalıdır.

Her vatandaş, mahkemesi basın tarafından etkilenmeksizin adil bir yargılanma hakkına sahiptir. Katı İngiliz kanunları güçlü bir şekilde duruşma haberlerini sınırlandırır. Fakat birçok ülkede bu tür kurallar etiğe bırakılır. Bir gazeteci yasal terimleri açıklamalıdır ve mahkemenin fikrini etkileme olasılığı bulunan hiç bir şeyi yayınlamamalıdır.

Bazı Ülkelere Özgü Kurallar - Bunlar, bir ülkenin çevresine, miras aldığı kültür ya da ekonomik gelişmeye ve medya sistemine dayanırlar. Soğuk Savaş sırasındaki Avusturya kural dizisi, totaliter ülkelerde yaşayan insanlardan söz ederken ihtiyat önermiştir.48 İskandinav ülkeleri insan haklarına çok önem verirler; halkın çıkarları tarafından haklı gösterilen istisnalarla beraber medya insanların adını veren bir başlık olmadan fotoğraf yayınlamamalıdır, bir mahkeme bir karara varmadan önce suçlanan kişinin adını bile açıklamamalıdır. Bağnaz olan Anglo-Sakson ülkeleri, cinsellikle ilgili konular hakkında bir saplantıya sahiptir. Japonya’da, Konfüçyüs geleneği, sosyal uyumu, gruba sadakati, hiyerarşilere ve büyüklere saygıyı vurgular. Gazetecilik ABD’ye göre çok daha az saldırgandır.

Bazı kurallar, halkın medyaya erişimi gibi propagandadan başka bir şey olmayan, insan haklarının savunulması, çok kültürlülük, eğitim işlevi ağır basan medya, yeni bir dünya bilgi düzeni, barış için ve sömürgeciliğe karşı mücadele niteliğindeki “Sosyalist” kurallar olarak tanımlandılar. Onlar, ayrıca Üçüncü Dünya ve Sovyet baskısına biraz fazla boyun eğmekten suçlanılan bir zamanda UNESCO’nun sponsorluğunu yaptığı bazı belgeleri tanımladılar. Bu, onları reddetmek için yeterli bir sebep değildir; bazıları mükemmeldir. Finlandiyalı bir uzman 1991 öncesi Sovyet ve Macar kurallarını Finlandiya’nınkiler ile beraber bir bütünlük oluşturanlar arasında sayıyor49. Sıklıkla karalanan basın duayeni W.R. Hearst tarafından belirlenen kurallar da dikkat çekicidir.

Müslüman ülkelerde etik, din ile yakından ilgilidir. Belirli elit tabaka, Batılı “modernizm”den etkilenmiştir. Fakat otoriter olan, bu yüzden basın özgürlüğüne düşman olan birçok rejimde, medya etiğine ilgi yoktur. Eğer bir “kural” varsa bu resmidir.

Çeşitli ülkelerdeki kurallar arasındaki bu farklılıklardan fazla şey çıkarılmamalıdır. Bunların çoğu derece bakımından farklılıklardır ve önemsiz konular ile ilgilidirler. Bu farklılıkları, mesleği medya etiği hakkında uluslararası bir anlaşma arayışından vazgeçirmemelidir. Çünkü bu gazetecilerin haklarını savunmalarına yardımcı olur.

Üçüncü Dünya Kuralları - Dünyada, sanayileşmiş demokrasilerde neredeyse kaybolmuş olan sorunlarla yüz yüze olan bölgeler vardır. Buralarda medya etiği genellikle resmi mevzuata dahil edilir. Bu ülkelerde milleti özellikle genç nesli koruma konusunda bir endişe vardır. Bir gazeteci, devlete ve onun organlarına saygı duymalıdır, kurumlara saldırmamalıdır. Örneğin, silahlı kuvvetler içindeki bir tatminsizliği besleyebilen konuları haber yaparak ulusal güvenliği hiç bir zaman tehlikeye atmamalıdır50.

Kurallar, medyanın ulusal duyguyu güçlendirmesini, etnik ya da dini topluluklar arasındaki çatışmaları beslememesini, fanatizm ve aşiretçiliğe karşı savaşmasını talep ederler. Aslında, uygulamalı etikte, örneğin Nijerya’da aşiretçilik merkezidir. Bu, kendi etnik grubunuza kim hizmet ederse etsin iyi ve adil olarak görülür. Aynı şey, Hindistan’daki kastlar için de geçerlidir51. Kurallar, taklidi teşvik edebilen olaylarla ilgili (örneğin cinayetler, baskınlar) haberlerin yapılmasında dikkatli olunmasını önerirler. Bu, elbette sosyal uyum konusunda görüş birliği olmamasıyla ilgilidir. Bazılarının gözünde bu, adil olmayan bir sosyal düzenin, baskıcı bir siyasi rejimin, dünyanın eskiye ait görüşünün korunmasını amaçlar.

Medya, gelişim için enerjileri harekete geçirmelidir. Ulusal çıkarlara ve amaçlara, kitlelerin eğitimine, sosyal adalete, ekonomik gelişime aktif olarak hizmet etmelidir. Kültürel hayat kolonileştirilmemelidir. Medya hiç bir şekilde yabancı Kapitalizm tarafından kontrol edilmemelidir. Bir gazeteci de bundan hiç bir zaman mali destek kabul etmemelidir. Üçüncü Dünya kurallarında bunların üzerinde durulmuştur.

A.4) Profesyonellerin Kategorisine Göre

Birçok kural hem gazeteciler hem de medya sahipleri ile ilgilidir. Editörler, hem gazeteci, hem de yönetici durumundadırlar. Küçük basın kuruluşuna sahip kişi ayrıca baş muhabir de olabilir. Bazı ülkelerde (İsveç gibi) iki kategoriye de dahil insanlar kuralı kabul etmişlerdir. İkisinin de, örneğin, kişisel sebepler (hırs, kin gütme), ideolojik ya da mali nedenlerden haberi çarpıtmaması istenir.

Sadece Sahipler ve Temsilcileri için Kurallar - Kurallarda, “medyanın görevlerinden” seyrek olarak bahsedilir. En azından iki neden yüzünden; ilk olarak kanun sıklıkla onları dikte eder, ikinci olarak birçok kuralın taslağı, kendi üyeleri için gazeteciler dernekleri tarafından hazırlanırlar. Basın kuruluşu sahiplerinin etiğe gösterdiği dikkat ülkeden ülkeye değişir: ABD’de çok zayıftır ve kuzey ülkelerinde çok güçlüdür. Buna rağmen bir örnek verselerdi bu yararlı olurdu ve çalışanlarının bunu izlemesi gereklidir. İlk önce, onurları ve dürüstlüklerini temin eden maaşlarını ödeyerek. Hindistan’da, Rusya’da, Latin Amerika’da, birçok gazeteci maaşlarıyla geçimini sağlayamamaktadır. Ayrıca, medya sahipleri çalışanlarına mesleğin prestijini azaltma olasılığı bulunan görevler vermemelidir ya da yeterli tazminat olmadan çalışanlarını yaralanma riskine atmamalıdırlar.

Medya yöneticileri gazetecilik ve iş çıkarlarını kati olarak ayırmalıdır. Belirli haberleri özellikle yayınlamamalı ya da diğerlerine aşırı yer vermemelidir. Siyasi, reklam ya da demagojik çıkarlar peşinde koşmamalıdır. Ya da genel olarak kendi grubunun ya da işinin çıkarlarını gözetmemelidir. Daha belirgin olmak gerekirse, her basın bildirisini ya da reklamı otomatik olarak vermemelidir ya da reklamları için reklamcılara destek sözü vermemelidir. Daha az olsa bile, çok sayıda nüsha için önceden satın alma karşılığında bir olay ya da derneğe çok fazla yer vermemelidir. Son olarak, reklam içeriğinin, kaliteli, doğru ve makul derecede zararsız olması konusunda kendisini sorumlu hissetmelidir.

Sadece Gazeteciler için Kurallar - Sadece birkaç kural habercilerin tarafsız olmaları gerektiğini belirtir. Birçok şeyin yanısıra gösterilerde yer almamalılar ve dilekçe imzalamamalıdırlar. Esas olarak profesyonel, titiz bir şekilde dürüst kalmalıdır. Herhangi manevi ya da maddi iyiliği, hediyeleri, indirimleri, hizmetleri, bedava seyahatleri, bedava biletleri, yarım gün işleri (dersler, sunuculuk konferansları) reddederek herhangi bir çıkar çatışmasından kaçınmalıdır. Medya ile ilgili olmayan enstitüler tarafından verilen ödül şeklindeki parayı da kabul etmemelidir. Daha genel olarak, herhangi bir türden kişisel avantaj elde etmek için, örneğin el altından reklam karşılığında, bir gazeteci olarak statüsünü kullanmamalıdır. Daha ziyade bazı kuralların belirtilmesi ihtiyacı hissedildiği için bir haberci kalemini satmamalıdır. Şantaj ya da zorbalık yapmamalıdır. 90’ların Rusyasında bir işadamı ya da siyasetçinin kendisine bir röportaj satın alması yaygındı.

Mali konuları izleyen gazeteciler özel bir durumu oluştururlar. Onlar, yayınlanmadan önce topladıkları bilgilerden herhangi bir kişisel avantaj sağlamamalıdırlar. Ayrıca onlar, makalelerinin borsanın düşmesine ya da inmesine sebep olmamasına ve böylece yasadışı kazanç elde etmek için kullanılmamasına çalışmalıdırlar.

Bir profesyonel ahlaksız olabilir izlenimini bile vermemelidir. 20. yüzyılın sonunda Ulusal Üreticiler Derneği’nin Fransız eşdeğerinin eski bir başkanının “gazeteciler, onlar kanepeler ya da zarflar ile satın alınabilirler” diyebilmiş olması çok üzücüdür.

A.5) Sorumluluk Çeşidine Göre

Kişi sadece kendine karşı değil, başkasına karşı da sorumludur. Ancak bir medya profesyoneli, ilk olarak kendisine karşı sorumludur. Kendi inançlarına ihanet etmemelidir. Etiğe karşı olan her türlü görevi reddetmelidir. Ayrıca işverenine karşı da sorumludur. Bir gazeteci kanunlara saygılı olmalıdır, şirketinin iç işlerini halkın dikkatine sunmamalıdır ya da başka hiç bir şekilde prestijini incitmemelidir. Özel hayatı, siyasi taahütleri ya da dışarıdaki işler için aldığı onursal ücreti, bir çıkar çatışması şüphesi oluşturmamalıdır. Hatta diğer işverenler, özellikle rakipler için izinsiz çalışmamalıdır. Bir masraf karşılığında “yaratıcı yazı” veya yeni bir başlangıç hakkında konuşmaya gerek bile yok. Bununla beraber, bir gazeteci temelde aşağıdaki dört gruba karşı sorumludur.

Meslektaşlara Karşı - Gazeteciler hiç bir şekilde mesleğin itibarını düşürmemelidirler. Gazetecilik hakları için bütün sansürlere karşı ve kamusal ve özel bilgilere erişim için mücadele etmelidirler. Diğer gazetecilere karşı dostça davranmalıdırlar. Onlara bencil amaçlar için zarar vermemeli, aldıklarından daha düşük bir maaşla çalışmalarını önermemeli, onlara ait olan fikirleri, verileri ya da ürünleri tahsis etmemelilerdir. Zorda kaldıklarında meslektaşlarına, özellikle yabancı meslektaşlarına yardımcı olmalıdırlar. 1991’de Fransız güçleri Çöl Fırtınası Harekatı’nda yer aldılar. Fakat Fransız AFP, ABD medyası tarafından oluşturulan havuzdan çıkarıldı. Ajans daha sonra dava açtığında, ABD mahkemesi şikayetini reddetti.

Kaynaklara Karşı - Bir gazeteci haber yayını üzerindeki ambargolara saygı duymalıdır. Yayınlanan sözlerin doğruluğu hakkında dikkatli olmalıdır. Kapsamın dışında alıntı yaparak ya da uzun bir bildirgeyi özetleyerek bir bildiriyi çarpıtmamalıdır. Bir temel alt yapı olarak tutulması şartıyla verilen hiç bir konu yayınlanmamalıdır ya da gizlilik sözü verilen hiç bir kaynak ortaya çıkarılmamalıdır (her zamanki gibi halkın çıkarları bunu gerektirmediği takdirde). Karşıt olarak, bir gazeteci her zaman kendi eleştiri hissini canlı tutmalıdır. Kötüye kullanılmasına ya da kendisine yanlış bilgiler verilmesine izin vermemelidir ve şok altındaki ya da zeka seviyesi düşük şahitlerin yaptığı açıklamalar hakkında tedbirli olmalıdır.

Haberlere Dahil olan İnsanlara Karşı - Bir gazeteci, doğru olsa bile eğer halkın huzuruna hizmette bulunmuyorsa suçlamalarda bulunmamalıdır. Eğer bir kişi suçlanıyor ya da eleştiriliyorsa, o kişiye yanıt verme fırsatı verilmelidir. Gazeteci, cinsiyet, isim, uyruk, din, etnik grup kastı, dil, siyasi yönelim, meslek, adres, cinsel tercih, akli ya da fiziksel engel gibi bir kişinin ilgisiz hiç bir özelliğini belirtmemelidir. Kişinin itibarını düşürmek için o özelliği kullanmamalıdır. Gereksiz yere küçük düşürücü terimler ve imalar kullanılmamalıdır. Genel olarak, halkın çıkarları riske atılmadığı sürece, bilgi verme hakkı, kişilere ya da gruplara, fiziksel, ahlaki, zihinsel, kültürel ya da ekonomik olarak tehlikeli olabilecek bir şekilde kullanılmamalıdır. Örneğin, korkunç kazaların ya da suçların fotoğraflarının yayınlanması, kurbanların akrabalarını ya da arkadaşlarını incitebilir.

Medya Kullanıcılarına Karşı - Hiçbir şekilde, bir gazeteci, tüketicilerinin kaybına ya da yaralanmasına neden olmamalıdır. Bir görsel-işitsel mesajı uygulamak için “bilinç altı ile algılanan” metotlar kullanarak ya da gerekçesiz korkular ya da umutlar oluşturması olası tıp ya da eczacılıkla ilgili keşifler hakkında hissi haberler yayınlayarak.

Medyanın ayrıca işlevini sürdürdüğü topluluğa karşı da görevleri vardır. Halkın ahlaki vicdanını rahatsız etmemelidir. Bütün grupların ihtiyaçlarını tanımlamalı ve onlara hizmet etmelidir. Ayrıca, medyanın bir bütün olarak topluma karşı da görevleri vardır. Sadece kanunlara uymak yeterli değildir. Halkın merakını tatmin etmek yerine çıkarlarını korumalı, aile kurumuna ciddi şekilde tehlikede bulunabilecek hiç bir şeyi yayınlamamalı; acımasız kanunları övmemeli, haksızlığa karşı mücadele etmeli ve imtiyazlı olmayanların adına konuşmalı, insanlar arasındaki işbirliğini geliştirmeli, korku ile spekülasyonda bulunmamalı, ahlaksızlığı, edepsizliği ya da vahşeti geliştirmemeli, hırs ya da şiddet gibi dürtüleri teşvik etmemeli; savaşı, şiddeti ya da suçu yüceltmemelidir.

A.6) Çalışma Safhasına Göre

Bilgi Toplamak - İlk kural kesindir; bilgi uydurulmamalıdır. Ayrıca dürüst olmayan yollarla bir haber ya da fotoğraf elde edilmemelidir. Örneğin, kişinin kimliğini saklayarak, özel mülke girerek, ışık, kamera ve mikrofon ile pusu kurarak, bir konuşmayı gizlice dinleyerek, bir belgeyi çalarak, halkın çıkarı bakımından haklı çıkarılmadığı ve başka hiçbir yol başarıya ulaşamadığı sürece. Ayrıca gazeteci haberdeki gerçeği belirtmelidir.

Çeşitli belediye hizmetlerindeki yolsuzluğu ortaya çıkarmak için kayıt cihazları ile donanmış Mirage adlı barda bir operasyon yapıldı. Bu olay üzerine, 1977 yılında Chicago Sun Times’da 25 bölümden oluşan bir yazı yayınlandı. Ancak yazı, Pulitzer ödülü alamadı. Bazıları, bu olayın suç işlenmesi için tuzağa düşürülme, kışkırtılma olduğuna inandılar.

Bilgi, suç tanıklarından ya da suçlulardan satın alınmamalıdır. Ayrıca, zorlayıcı araçlar (yalan, taciz52, tehdit, şantaj) kullanılmamalıdır. Bazı kurallar, onlar hakkındaki konularda çocuklarla röportaj yapılmaması gerektiğini söylerler. İnsanların, özellikle, sıradan insanların mahremiyeti, özellikle talihsizliğe uğradıklarında ihlal edilmemelidir ya da medya ile ilgilenmeye alışkın olmayan kişilerin saflığı kötüye kullanılmamalıdır ve onlarla alay edilmemelidir. Röportaj yapılan herhangi bir kişi vereceği demeçlerin kullanımı hakkında uyarılmalıdır. Fakat önceden sorular hakkında bilgilendirilmemelidir.

Seçim - Sokaktaki insanın yanından geçerek yapılan hızlı röportajlar ya da benzer değersiz belgeler yayınlanmamalıdır. Dedikodular, kontrol edilmemiş haberler ve basın bildirileri bir kenara bırakılmalıdır ya da onlar ne oldukları hakkında etiketlenmelidirler. Bir hipotez kanıtlanmış bir gerçekmiş gibi yayınlanmamalıdır. Bu kural, doğru olsa bile, sosyal bir yararlılığı olmadığı sürece ve dahil olan insanları incitme olasılığı varsa bir haber için de geçerlidir.

Hiç bir bilgi (gerçekler ya da sözler) tembellik ile (araştırma ya da işleme gerektiğinde) ya da korkaklık ile (resmi olmayan bir kaynak durumunda ya da bir haber “büyük” medya tarafından belirtilmediğinde) atılmamalıdır. Ya da uygunsuz bir baskı yüzünden, iç (örneğin işletme bölümünden) ya da dış (örneğin reklamcıdan ya da kaynaktan), doğrudan ya da dolaylı olarak.

Haberler, eğitimsiz halkın merakı, eğlence ve oyunlara olan susamışlığı ve röntgenciliği nedeniyle değil, önemi, halka olan faydası yüzünden seçilmelidir. İç gıcıklayıcı (seks, suç) ya da halkın moralini bozabilecek haberlere gerektiğinden fazla yer verilmemelidir.

İşleme / Sunum - Reklamcılık yazı işleri konusundan açıkça uzak tutulmalıdır. Bilgiler çarpıtılmadığı taktirde herhangi bir iletişim aracı taraflı olabilmesine rağmen haberler ve görüşler karıştırılmamalıdır. Sağlanacak olan haber hakkında tam ve anlaşılabilir bir yayın için olaylar kendi bağlamında ele alınmalı ve bunlara analiz ve yorumlar eşlik etmelidir. Fikirler, doğru gerçeklere dayandırılmalı ve ne oldukları açıkça belirtilmelidir. Çelişkili konular durumunda birkaç bakış açısı verilmelidir. Tam sayfalar ya da yayın programları bütün önemli konulara adanmalıdır.

Bir düzeltme yanlış alınan bir haberin yayınlanması yüzünden verilen hasarı her zaman düzeltemeyeceği için veriler titizlikle kontrol edilmelidir. Başlıklar, alt başlıklar ve onların özetleri haberlerin içeriğine tekabül etmelidir. Editöre mektuplar derleme yoluyla çarpıtılmamalıdır. Kesintiler işaretlenmelidir. Fotoğraflar yanlış şekilde yorumlanabilirler; bundan kaçınmak için önlemler alınmalıdır. Fotoğraflar, ses kasetleri, video kasetleri çarpıtmaya sebep olacak şekilde işlenmemelidir. Gözden geçirilen fotoğraflar bu şekilde incelenmelidir.

Özellikle şiddet dahil olduysa hiçbir haber parçasına gereksiz bir önem verilmemelidir. Bunlar sansasyon haline getirilmemelidir (ölçüsüz dil, dramatik fotoğraflar yoluyla). Gereksiz yere şok edici tanımlardan kaçınılmalıdır. Özellikle çocuklarda travmaya yol açabilecek idam, kaza, acımasızlık olayları vb.

Yayından sonrası - Fransa’da ve Latin ülkelerinde bir cevap hakkı kanunlar tarafından verilmiştir. Anglo-Sakson ülkelerinde bu tür bir zorunluluk öfke uyandırır. Fakat ABD kuralları editörlerin gönüllü olarak o olanağı gereğinden fazla sunmasını önerirler. Ayrıca, bir iletişim aracı kendi hatalarını hızlı ve görünen bir şekilde kabul etmelidir53. Eğer biraz şikayet ediliyorsa, bir araştırma başlatılmalıdır ve eğer bir sebep bulunursa, düzeltme ve özür yayınlanmalıdır.

Körfez Savaşı sırasında ABD askeri kaynakları tarafından verilen rakamların çoğu doğru değildi. Örneğin çatışmadan önce 547.000 olarak açıklanan Irak askerilerinin sayısı savaş sonrasında sadece 183.000 olduğu belirtildi. Patriot füzelerinin bütün Scud’lar değil sadece onda birini imha ettiği bildirildi; olağan savaş propagandası. Fakat sonrasında çok az günlük gazete ya da TV haber ekibi gerçeği kabul etti ve bizden özür diledi.

B) Eğlence Medyası için Kurallar

İzleyicilerin çoğu medyanın büyük bölümünden kendilerine ilk olarak eğlence sağlamasını bekler. İnsanların medya hakkında besledikleri en önemli yakınmaların bazılarının eğlence hakkında olması normaldir. Medya, bir uyuşturucu, heyecanlandırıcı ya da uyutucu bir şekilde hareket etmek ve bu nedenle bir güç elitinin yararına kitleleri kötüye kullanmakla suçlanır.

Gazetecilik ve Eğlence - Önceden belirtildiği gibi ikisinin arasındaki fark gereklidir; fakat hepsi bu değildir. Medyanın ticari hale getirilmesi, gösteri dünyası tarafından haberin bozulmasına sebep olmuştur. Örtüşmenin sıklıkla kaçınılmaz olduğu doğrudur; birçok haber (olağan dışı suçlar ya da kazalar) eğlence niteliğindeyken birçok film ya da TV dizisi bilgi için araçtır.

Etik her iki sektörde aynı olamaz. Örneğin, yanlışlıklar, uydurma diyalog, gerçek ve kurgu karakterler ve olayların bir karışımı, bir sebebin savunulması; bunların tümü tarihsel bir dramada kabul edilebilir. Ancak bültende bu haber hoş görülemez. Aslında, kurallarda bahsedilen kabahatlerin sebebi, bilgi (yararlı, önemli) ve eğlence (heyecan veren, korkutucu ya da acıklı) arasındaki karmaşadan kaynaklanır.

Gösteri dünyası profesyonelleri tarafından konan hiç bir kural yoktur ve bu oldukça şaşırtıcıdır. Çünkü reklamcılar ve halkla ilişkiler uzmanlarında biraz da olsa kural vardır. Ayrıca eczacılar ve mimarlar için de durum aynıdır. Bunun sebebi nedir? Muhtemelen eğlence ticareti çok farklıdır. Genelci ve uzmanlaşmış medya için kurallar nasıl olabilir? (belli belirsiz özendirmelerden başka) Önemli bir TV ağı ve paralı bir kablo kanalı, bir ulusal radyo istasyonu ve erotik bir aylık dergi? “Sanatçılar” tarafından aşağı yukarı kabul edilen, gösteri dünyası çalışanları tarafından tasarlanan birkaç kural bunu söylüyor.

Bu alandaki etik elbette tamamen farklıdır. Örneğin ırkçılık ya da haksız şiddet hakkında aynı yasaklar bulunabilir. Ayrıca, bir uzlaşma gelişmiş gibi görünmektedir: benzer kurallar, bazı ulusların kanunlarında, Fransız eşdeğer FCC tarafından koyulan sözleşme ile ilgili zorunluluklarda, İngiltere’deki BBC geleneğinde bulunabilir. Örneğin, düzmece oyunlar, bozuk bir sansasyonellik, açık saçıklık, alkol içimine teşvik her yerde kabul edilemez görülür.

Bununla beraber, etik ayrıca çevreleyen kültürdeki hakim değerler tarafından şekillenir. Kuralları ya da kullanımı karşılaştırdığınızda farklar görünür. Özellikle Batıdaki bazı ülkelerin, özellikle ABD’nin kitle kültürü reaksiyonunda. Yerel televizyonun kadınların ellerinden fazlasını seyrek olarak gösterdiği Suudi Arabistan’daki otoritelere sadece birkaç TV dizisi ancak pornografik görünmez.

ABD Kuralları - Yönetmeliğin her zaman Avrupa’dan daha esnek olduğu ABD’de eğlence medyası tarafından taslağı hazırlanan kurallar sıklıkla başka yerde kanun tarafından belirlenen konularla ilgilidir. Örneğin reklamlara, alkol ya da ilaçların ya da (son NAB kuralı göz önüne alındığında) havai fişek reklamının, astroloji ve kumarın yasaklanmasına azami zaman ayrılacaktır. Sahte vaatler, sözde doktorlar tarafından sunulan reklamlar olmayacaktır.

Bunu takiben, bazıları eski ve modası geçmiş birkaç ABD kuralının özeti vardır. İlk olarak, Katolik ve muhafazakar Protestan grupların baskısı altında 30’lardan 60’lara kadar Hollywood’un kendisini zorladığı ünlü Hays Kuralı vardır. Bu, çok kesin ve ayrılmaz parçasını oluşturan yaptırımı sebebiyle saygı duyulması gereken birkaç kuraldan biridir. Kurala saygı duyulduğunu belgeleyen MPAA (Motion Picture Association of America) damgasını taşımadığı taktirde bir filmin dağıtımı çok zor olur.

İkincisi, 1929 yılında kabul edilen, sıklıkla değiştirilen ve sonra 1962’de ABD mahkemeleri tarafından tröst karşıtı kanunları ihlal ettiği belirtilen NAB’nin iyi davranış kuralıdır. Bu, 1990 yılında ilkelerin bir bildirgesi ile değiştirildi. Esasen bu, büyük ağların ve birçok istasyonun kendilerine verdiği kuralları teşvik etti ve görsel-işitsel endüstrinin genel davranışını etkiledi. Burada kullanılan üçüncü bir kaynak CBS ağının iç kuralıdır.

Bir giriş olarak Hollywood kuralı şunu belirtmiştir: “Film [...] ruhsal ya da ahlaki ilerlemeden, sosyal hayatın gelişmesinden ve çok daha fazla doğru düşünmeden doğrudan sorumlu olabilir.” Bunun yanında şunu da açıklamıştır: “Doğru eğlence bir ulusun bütün standardını yükseltir”. Ayrıca, yedinci sanatın diğerlerine zıt olarak (özellikle kitaplar ve tiyatro) yetişkin ya da küçük, şehirli ya da kırsal, kültürlü veya eğitimsiz, toplumdaki bütün grupları hedef aldığı gerçeğini vurgulamıştır.

Son ABD Yayın Kuralı - NAB kuralı, televizyonun yaratıcılığı canlandırması, büyük ahlaki ve sosyal konular ile ilgilenmesi gerektiği önerisinden yola çıktı. Bu, sadece statükoyu yansıtmamalı, sosyal değişimin dinamiklerini göstermelidir. Sonuç olarak, geniş bir program boyutunu, özellikle kültürel ve eğitsel olanı yayına koymalıdır. Yayıncılar çocuklara karşı özel bir sorumluluğa sahiptir.

Medya eğlencesi insan haysiyetini ve kardeşliğini, insan hayatına verilen değeri, haklara ve farklı hassasiyetlere saygıyı desteklemelidir. Yani, medeni toplumu desteklemelidir. Irk, din, uyruk ya da engelli olma yüzünden küçümseme oluşturan bütün sözlerden kaçınmalıdır (bunların kullanımını kınamak amacı hariç). Dine ya da kiliselere saldırmamalı ve bunları küçümsememelidir. Süfli dürtüleri kışkırtmamalıdır ya da kolay inanırlığı beslememelidir; örneğin programlarda ya da reklamlarda astroloji ve falcılığa inancı teşvik ederek54. Bunun yanında, kurgu, gerçek olaylar olarak sunulmamalıdır55.

Televizyon, daha iyi hizmet vermek için topluluğunun ihtiyaçlarını ve arzularını bulmalıdır. Televizyon profesyonelleri, bunun evlere girdiğini ve aile izleyicilerinin bulunduğunu aklında tutmalıdır. Çocukların ihtiyaçlarını (eğitim, kültür, ahlak) hesaba katmalı ve onların kişiliğinin gelişimine yardım etmelidir. Evlilik ve haneye, ülkenin kurumlarına saygıyı desteklemelidir. “Narkotik bağımlılığı” (sigara içilmesi dahil) teşvik etmemelidir. İntiharı bir çözüm olarak sunmamalıdır. Cinsel hareketlerin portresi “olay örgüsüne özgü” olmalıdır. Hays kuralı daha ileriye gitti; hiçbir kostüm, hareket, kamera açısı namusa saldırıda bulunmamalıdır. Gerçek ya da silüet olarak çıplaklığa asla izin yoktur. Seks saptırmaları ima bile edilmemelidir56. Televizyonda, herhangi açık saçık, küfürlü olan ya da sakıncalı durumlar gösterilmeyecektir. Ayrıca, gerekçesiz korku, şiddetin, öldürmenin, işkencenin, fiziksel acının (hayvanların katlandıkları dahil), korkutma olasılığı olan herhangi doğa üstü bir olayın sunulması da yasaklanmıştır. Televizyon, programlar ya da reklamlar yoluyla kumara ilgiyi uyarmayacaktır. Oyunlarına hiç bir şekilde hile karıştırılmayacaktır. Hırs, bencillik, zalimlik, olumlu bir ışık içinde sunulmayacaktır. Suç; etkili, gerekçeli ya da faydalı olarak gösterilmeyecektir. Suç teknikleri eğitsel olacak şekilde ayrıntılı şekilde sunulmayacaktır.

Bu kurallar, ABD’de televizyon izleyen ya da başka yerde ABD TV programlarını izleyen herkes için akıl karıştırıcıdır ki bu günümüzde gezegenin herhangi bir yerinde bir parça olabilir. Başlangıçta belirlenen idealler ve aşırı ticarileşmenin ürettiği arasındaki zıtlık çarpıcıdır. Aynının gazeteciliğin başına gelmesinden korkulmaktadır. Bu durum, bu kitabın ana konusu olan “uygulanabilir” medya etiği hakkındaki tartışmaya aciliyet kazandırmaktadır.

C) Kuralların Yorumlanması ve Uygulanması

Yorumlama ve uygulama, bir kural kabul edildikten sonra çözülmesi gereken iki konudur. Bunun kuralları, her zaman nispeten belli belirsizdir ve seyrek olarak kesindir. Önceden belirtildiği gibi etik iki seviyede işlev görür; esaslar ve günlük hayat. Toplumda medyanın rolünün öğretilmesi, tartışılması, yavaş yavaş entegre edilmesi gerekir. Daha sonra her gün muhabirler ve editörlerin hızla vermesi gereken binlerce küçük ya da büyük karar vardır. Hiçbir kural, her olası durum için hüküm teşkil etmez. Profesyonel sıklıkla sağduyuya ya da yansıma ve tartışmadan doğan bir “ahlak duygusuna” güvenmelidir. Bunun yanında, hiç bir duygu, ülkenin, Afrika’daki kabilecilik ya da Çin’deki feodalizm gibi bazen yüzlerce yıllık dini ve siyasi geleneğinden kaçamaz.

ABD’de haberciler bir tecavüz kurbanının adını yayınlayıp yayınlamamak konusunda tartıştığında, basit bir çözüm dahil olan kişiye sormaktır. Fakat, bir memleketin övgülerini söylemek ile bunların lekelerini gizlemek, yerel bir spor takımı ile kiralanmış bir otobüsü sürmek ile maliyeti bir spor ekipmanı üreticisi tarafından ödenen Bahamalar’a bir gezinti yapmak, ihtiyaç duyulan yeni bir konferans merkezi binasını desteklemek ile yatırımcılardan birisi olan yayıncıya yaranmak, birisinin yıllarca süren geleneğine saygı duymak ile ırk ayrımcılığını savunmak arasında ayrım yapmak sıklıkla daha zordur.

O halde kurallar ne kadar yararlı olabilirse olsun, daha fazlasına ihtiyaç vardır; gazetecilerin etik eğitimi. Yeni başlayanların ahlak bilinci uyandırılmalıdır ya da güçlendirilmelidir. Onlar günlük sorunları çözme konusunda eğitilmelidirler. Daha sonra kuralları yorumlamak, onları durumlara uyarlamak için pratik deneyime ihtiyaç duyarlar. Kural, uzun tartışmalardan sonra ortaya çıkan kollektif akıldan yararlanarak acil durumlarda karar vermeye yardımcı olur. Fakat bir profesyonelin, kendisi kadar “sorumlu” hisseden bir meslektaşınınkine zıt bir karara varması oldukça mümkündür.

Küçük bir ABD kasabasında, bir yangında korkunç şekilde çirkinleşen ve uzun bir tedavi gören küçük bir kızın fotoğrafını bir gazete yayınladı. Başka bir gazete yayınlamadı. Biri çocuğun topluma tekrar entegre olması için insanların onun görünümüne alışması gerektiğini düşündü. Diğeri okuyucularını korkutmak istemedi.

O halde, gazeteciler, izleyenlerin bazılarının düşmanlığını kazanma riskine rağmen sıklıkla editörden daha fazla, ideolojik ön yargıdan kaçınmaya çalışarak çekimler yapmalıdırlar.

Çeşitli kuralların metinleri aşağıdaki kitaplardan ya da internet sitelerinden elde edilebilir:

CFPJ, Les droits et les devoirs du journaliste: textes essentiels, Paris, CFPJ, 1992. COOPER Thomas W. (dir.), Communication Ethics and Global Change, New York, Longman, 1989. GEYER François, Les codes déontologiques de la presse internationale, Paris, FIJ et UNESCO, 1975 [teksir edilmiş.] International Press Institute, Press Councils and Press Codes, Zurich, IPI, 4th ed. 1976.

Asian Journalism Network www.uow.edu.au/crearts/journalism/AJNet.html

Center for Applied Ethics (University of British Columbia) www.ethics.ubc.ca/resources/media

Illionis Insitute of Technology http://csep.iit.edu/codes/media.html

Poynter Institute (Florida) www.poynter.org

University of Tampere, Avrupa kuralları

[pic]
42 Kurallar, bazen taslak haline getirilmeden önce bazı görülmeye değer etik ihlallerini ima ederler.
43 Liderlerin basın konferanslarından sonra gazetecilerin bir “zarf” almalarına uzun süre hoşgörü gösterildi. Fransız basını şimdi bile ABD basınından gelen avanta ve devlet kesesinden yapılan gezinti konusunda çok daha hoşgörülüdür.
44 ASNE: American Society of Newspaper Editors, “ Amerika Gazete Editörleri Topluluğu”. NAB: National Association of Broadcasters, “Ulusal Yayıncılar Derneği”, ABD’de.
45 Profuma davası, İngiltere, 1963.
46 Sinclair Lewis medyayı 20’li yıllarda yenilgiye uğrattığında, kitabına Vahşi Batı genelevlerinde kullanılan fiş yüzünden The Brass Check adını verdi.
47 Danimarka, suçların kaydı ile ilgili sınırlı bir kurala sahiptir. Günlük yayınlanan Fransız gazetesi Ouest-France “insanları ilgilendiren haberler” ile sınırlı alana sahiptir. (Bkz. sayfa.00)
48 Avusturya, Sovyet imparatorluğu ile ortak sınırlara sahipti ve birçok vatandaşının Demir Perde arkasında akrabaları vardı.
49 Juusela Pauli, Journalistic Codes of Ethics in the CSCE Countries, “AGIT Ülkelerinde Etik Gazetecilik Kuralları”, Tampere, Tampere Üniversitesi, 1991
50 ABD medyasının bu konular hakkında sıklıkla eleştirilmesi ilginçtir.
51 Bkz. Cooper (1989). Sayfa 124. (Nijerya) ve 147 (Hindistan.)
52 1997 yılında Prenses Diana’nın ölümcül kazası, her tür ünlüyü sürekli izleyen paparazi, muhabir-fotoğrafçılar üzerine halkın dikkatini çekti. Fakat normalde bunlar eğlence alanına ait olan dedikodu dergilerine hizmet ederler.
53 Kibirlilik ile ünlenmesine rağmen New York Times en azından bir keresinde (13 Temmuz 1987) ön sayfada iki sütunluk geniş bir düzeltme yayınladı.
54 Geçmişte, şarlatanların reklamları Fransa’da reklamcılığın çok kötü imajına katkıda bulundu. Bununla beraber, radyo ve televizyon hala astrologlar için reklamları kabul ediyor.
55 Bu madde, O. Welles’in, H.G. Wells’in The War of the Worlds “Dünyalar Savaşı” eserinin radyo uyarlaması tarafından 1938 yılında meydana gelen panikte ortaya çıkar.
56 Bunun yanında, kural, “ırk karışımının” (çift ırklı çiftler) gösterilmesini, zührevi hastalıklardan bahsedilmesini, “çocuk doğumu sahnelerinin” sunulmasını yasaklamıştır.

İKİNCİ KISIM : MEDYA ETİĞİ

II. EKSİKLER

Kurallar birçok şeyi yasaklar ama fazla öneride bulunmazlar. Büyük bir ihtimalle bunun sebebi yanlışlıkların önlenmesi konusunda fikir birliğine varmanın, uygulama konusunda fikir birliğine varma erdeminden daha kolay olduğudur. Ancak olumsuz bir ahlak anlayışı bunu açıklamak için yeterli değildir. Bu bölümde kurallarda sıkça önerilmeyen ancak arzu edilen davranış biçimleri sunulmaktadır. Bu davranışlar profesyonellerin ve akademisyenlerin yıllardan beri medyayı eleştirilerinde farklı şekillerle dile getirilmiştir. Bu bölümün önemli kısmı 1992’den bu yana 16 dilden fazla birçok süreli yayında yer almıştır57. Dünyanın hangi bölgesinde olursanız olun bu sorunlar gündemde gibi görünüyor.

Kendini Bilmek ve Alanında Usta Olmak - Bir gazeteci ne olduğu ve olmadığını bilmeli; kadın/erkek, siyah/beyaz, genç/yaşlı vb. İşlenen birçok suç insanın kendi doğasını, yeteneğini ve sınırlarını gözardı etmesinden kaynaklanıyor. Ufak bir abartmayla, etiğin farkındalık üretmeye indirgenebileceği söylenebilir.

Kurallar, malzemesini bir halkla ilişkiler hizmeti tarafından sağlanan bir dosyadan elde etmekten memnun bir muhabiri damgalamayı unutuyorlar. Kurallar gazeteciye işine gitmeden, arşivleri (ya da bilgi bankalarını) karıştırmadan ve uzmanlara danışmadan önce bir ev ödevi yapma konusunda tavsiye vermiyorlar58.

Terörist saldırılar gibi zor durumlara hazırlanma konusunda çok az şey söyleniyor. Basın olmasaydı terörizm olmazdı: Küçük bir grubun propagandası için basını bir güç aygıtına dönüştürmeyi amaçlıyor. Medya onları dışlamalı mı, yoksa isteklerine boyun mu eğmeli? Düşünmeden yapmak akıllıca değildir; konu için yapılan araştırma birçok tartışma gibi okunmalıdır.

Bir gazetecinin geniş bir genel bilgiye sahip olması ve bir uzmanlık alanının olması gerektiği; bu Hutchins Komisyonu’nun en önemli tavsiyelerinden biriydi. Yetersizliğin birçok şekli vardır; tanımlanmamış terimler kullanmak, istatistiklerin yanlış ele alınması, karmaşık meselelerin basitleştirilmesi, hipotezleri kanıtlanmış gerçekler gibi sunmak, birkaç olaydan genellemeler yapmak, gerekçesiz sonuçlar çıkarmak. Bir habercinin bilim, hukuk, eğitim ya da endüstri gibi konularda güvenilir bilgiye sahip olmasını çok az kural öneriyor. Gazetecilerin ekonomideki yetersizlikleri konusundaki pişmanlıkları sık sık dile getiriliyor. Ancak yetersizlik birçok farklı alanları etkileyebilir. Örneğin ABD gibi başka bir ülkede seçim yapılırsa siyasi anlamda yetersizlik olabilir. Ya da Ruanda ve Bosna’da ki savaşlarda olduğu gibi bazı ülkelerde askeri ve kültürel yetersizlik de olabilir.

Birkaç yıl önce medya Hindistan’da bir veba salgını konusunda kötü bir haber vermişti. Bu haber 14. yüzyılda üç ya da dört yıl içinde Avrupa nüfusunun üçte birini öldüren orta çaptaki veba salgınını hatırlatıyordu. Ancak medya, salgının Hindistan’da belirli bir bölgeyle sınırlı olduğunu ve günümüzde hastalığın tedavisinin daha kolay olduğunu söylemeyi unuttu. Hastalık yüzünden ölenlerin sayısı 100’den azdı.

Son olarak, kurallar temelde gazetecilerin kendi dillerinde uzman olmaları ve kendi kültürleri konusunda bilgili olmaları gerektiğini ihmal ediyor. En azından Fransa’da birçok gazeteci iki konuyu da gözardı ediyor.

Gelenek, Muhafazakarlık, Rutin - Gazetecilik yaklaşımı, etiğe büyük bir engel teşkil ediyor. Tembellik, bürokratik duyarsızlık, aksayan bir yaratma gücü, rutini üretiyor. Aynı alanlar ele alınıyor, aynı olaylara dikkat çekiliyor. Basın duyuruları yayımlanıyor. Kendi kendini atamış aynı uzmanlara danışılıyor. Uzmanlaşmış dergiler ya da saygın uzmanlar gibi anlaşılması güç ama mükemmel kaynaklara çok az önem veriliyor.

Yaygın olan “bohça gazeteciliği” sadece önemli bir haber servisinin ya da ülkenin önde gelen bir gazetesinin değindiği konular ele alınmaya değer bulunuyor. O zaman konu yeni ya da önemli olmamasına rağmen herkes o konuya yöneliyor. Bu, bir gün, bir hafta ya da daha uzun bir sürede medyanın dikkatini bir yöne çekiyor ve diğer önemli konular gözardı ediliyor ya da kısaca ele alınıyor.

Birkaç yıldan beri Fransız medyası AIDS’e özel programlarla olağanüstü bir ilgi göstermektedir. Ancak Fransa’da ölüme dolaylı ya da dolaysız etkileri olan alkol ya da tütün gibi sebepler konusunda çok az makale yazıldı ya da yayın yapıldı. Yılda 100.000 kişi AIDS’den ölseydi medya feryat ederdi; bu sayı alkol ve sigaradan ölenlerin sayısı. Eğer 500 milyon insanda HIV pozitif olsaydı? Sıtmaya yakalanan, verem ve uyku hastalığı olan insanların sayısı AIDS’in Afrika’da sebep olduğu ölüm sayısından çok daha fazla.

Tek Yönlü Düşünce - Medya sadece küçük ve bilinçsiz bir grubun görüşlerine sahip olursa bir diktatörlük ve son derece tehlikeli bir durumla karşı karşıyasınız demektir; Naziler ve Sovyetler Birliği bunu hazin bir şekilde gösterdiler. Bir demokraside ticari medya, sosyal muhafazakarlığı ve ekonomik liberalizmi telkin ederken, kamu medyası hükümete boyun eğer. Medya statükocu olursa ve bir ideolojiye yarı tekelcilik verirse çok sağlıksız bir durum gelişir.

Siyasette ve ekonomide önemli kişiler (VIP) tarafından belirlenen bir grup gazetecinin üyesi olduğu Japon “basın klüplerinde” gazeteciler basın toplantıları öncesinde biraraya gelip sormamaları gereken sorular konusunda anlaşıyorlar ve daha sonra hepsi haberi aynı şekilde yazıyorlar; Konfüçyüs geleneğinin üzücü bir etkisi. Daha farklı bir ortamda, ABD’de 50’li yıllarda medya ABD’nin 1945’ten sonra desteklediği faşist rejimleri görmezden geldi. Beyaz muhafazakar çoğunluğun her şeye onay verme yönündeki görüşlerini telkin etti. Böylece dışlanan gruplar daha sonraki on yıl içerisinde ayaklandılar, bazen de acımasızca; siyahlar, öğrenciler, Hispanikler (etnik olarak İspanyol olan ve İspanyolca konuşan), yerli Amerikalılar, tüketiciler, kadınlar, çevreciler, eşcinseller, engelliler vs.

Yenilikten Korkmak - Medyanın bir rolü de yeni görüşler, yeni hayat tarzları ve ürünler tanıtarak değişimi ve yaratıcılığı teşvik etmektir. Ancak genelde medya, yeni, muhalif ya da aşırı uçtaki fikirlerden korkuyor. Giderek artan ticarileşme, çoğunluğun yumuşak başlı kültürünü telkin etme eğilimlerini artırdı. Sansür yapmıyorlar; önem vermiyorlar. Alternatif bilgi ve görüş sağlayabilecek alışılmışın dışındaki sesler nadiren duyuluyor. 60’larda, ilk yasa değişikliğini ortaya koyma eğiliminde olan ABD yayıncılarının, genç radikallerin ürettiği yeraltı basınının susturulması çağrısında bulunmalarını duymak rahatsız ediciydi. “Siyasi/sosyal doğruluğun” hüküm sürmesi diğerlerinden çok daha eskiye dayanıyor.

Gazetecilik camiasında bu geleneğe yeteri kadar meydan okunmadı59. Birçok yanlışların ve etik felaketlerin geçiştirilmesine rağmen haber atlamalar ve canlı haberler yayınları devam ediyor. Daha genel olarak kanunların ele almadığı gibi görünen bir düzine müessif alışkanlıklar var. Bazıları haberlerin seçimiyle bağlantılı, bazıları ise haberlerin sunumuyla ilgili. Bununla beraber, medyanın üstlenmediği ancak üstlenmesi gereken görevleri var.

A) Kazanım ve Seçme

Medya patronlarının yayıncılık politikalarını seçerken ilk önce hisse sahiplerini, reklamcıları, haber kaynaklarını değil toplumu, grupları, bireyleri ve etkilenebilecek herkesi göz önünde bulundurmaları gerekiyor. Medya dünyası dışında etik kaygıları olan şirketler daha çok kar sağlamalarına rağmen bu kanunlarda yer almıyor.

Geleneksel olarak medya, resmi kurumlardan sağladıkları, insanları ilgilendiren ve siyasi bilgileri sunuyor. Hakkında fikir birliği sağlanan ya da onay görmüş muhalefete ait (mesela merkez sola karşı merkez sağ) olaylara yer veriyor. Medya radikal tarafları gözardı ediyor ya da onlarla alay ediyor. Bu, 60 ve 70’lerde feminist hareketin yeniden ortaya çıkmasında belli oldu. Medya, olayları ve kazaları içeren haberler yerine, çözüm bekleyen sorunları içeren, yerel, ulusal ve uluslararası haber hakkında geniş bir vizyon sağlamaya çalışmalıdır.

Eksikler - Eksikler medyanın en büyük suçudur. Bunun sebebi iletişim aracının doğası ya da kaynak eksikliği ya da mal sahiplerinin birtakım harcamalara izin vermemeleri olabilir. Ancak eksikliklerin başka sebepleri de olabilir. Bazı konular, kısmen ya da tamamen medya sahiplerinden ya da reklamcılardan (mesela tüketiciliğin değerini pek bilmeyen reklamcılardan), birçok haber odalarını dolduran genç eğitimli insanlardan,60 ya da yine halkın daha zengin kesiminden ya da halkın çoğunluğundan önyargılar ve tabular nedeniyle gözden kaçırılıyor. Aşağıdaki kör nokta örneklerine bakın.

Fransa’da medya 60’lardan 80’lere kadar yapılan seçim kampanyalarının savurgan finansmanlarını asla soruşturmadı. Bir yerlerden para gelmesi gerekiyordu. Medya ne profesyonel spordaki (özellikle futboldaki) yolsuzlukları ne de büyük bir basın grubuna borç verilen birkaç milyar frank dahil olmak üzere üç büyük bankadan biri olan Crédit Lyonnais adlı bankanın şaşırtıcı faaliyetlerini sorguladı. Medya, aşırı sağın, Afrika’dan yapılan ve gittikçe artan, yasadışı göçten rahatsız olan halkın öfkesinden yararlanmasına izin verdi. Fransız hemşirelerinin, kamyon şoförlerinin, öğretmenlerinin, hatta polisinin şikayetlerini duyurmaları için sokaklara düşmeleri ve yolları bloke etmeleri gerekti.

En azından son zamanlara kadar Japonya’da medyanın imparatordan, Koreli göçmen işçilerden, İkinci Dünya Savaşı sırasında Çin halkının Japon işgalcileri tarafından katledilmesinden ve Yasuka mafyasının dokunulmaz kastından bahsetmesi yasaktı. Kızıl Kmerlerin Kamboçya’yı kontrol altına aldığı ve bir milyonun üzerinde insanın öldüğü dört yıl süren olaya ABD’deki ABC kanalı 12, NBC 18, CBS 29 dakika yer verdi. Kaç medya Sudan’daki Hristiyanların ve animistlerin (doğadaki bir takım güçlere tapan kişiler) soykırımını haber yaptı? Herhangi bir ülkeden 1975 ve 1995 yılları arasında Timor’da yapılan katliam hakkında haber yazması için kaç gazeteci gönderildi? Irk ayrımının yeni ortadan kalktığı Güney Afrika haricinde ırk ayrımından bahsedildi mi? Çoğu Müslüman ülkede kadınların nasıl muamele gördükleriyle ilgilenildi mi? (Özellikle Afrika’da kadınların sünnet edilmesiyle…)

Bilgiyle Beraber Eğlence - Bugünkü medya etiği tartışmasında üzücü bir özellik de eğlencenin ihmal edilmesidir. Bu haber ve eğlence arasındaki sınırın belirsiz olması kadar önemlidir. Medyada hiyerarşi anlayışı yok. İlginç ve önemli haberler arasındaki ayırımı daha iyi yapmalılar ve sosyal bir grubun ya da tüm toplumun ya da tüm insanlığın hayatını etkileyebilecek şeylere odaklanmalılar61.

International Herald Tribune gazetesi 6 Mayıs 1994 tarihli sayısında baş sayfasının neredeyse dörtte birini bir boks haberine ayırdı. Bir ABD gazetesinde bunu göz önünde bulundurduğunuz zaman ABD’de yılda 23 bin cinayet olduğunu kimse aklına getirmez. Sekiz yıl süren Vietnam Savaşı’nda ABD nüfusunun yarısı kadar insan öldürüldü.1994’te bir katil medyanın bir yıl boyunca odaklandığı konu oldu. Adi bir suçtu ancak şüpheli ünlü ve siyahi iken kurban güzel ve önüne gelenle yatıp kalkan bir kişiydi. ABD’li gazete yayıncıları Simpson davasını yılın olayı seçtiler. Bu bir Avrupalı için inanılmaz bir şey.

Elbette medya, izleyicilerini göz önünde bulundurmalı. Elit toplum yararlı bilgi isterken, popüler toplum eğlenceli “görüntüleri” seviyor. Yerel bir tekelin bulunduğu orta düzey medyada eğilim, bu isteklerin ikisine birden karşılık vermek. Medya eğlencesi basit bir şey değil ancak doğru bilgiyi geri çevirmemeli, adileştirmemeli ya da baskın olmamalı.

Haber medyasının hatalı bulunduğu birçok şey (duygulara hitap etmek, haberlerin fazla dramatize edilmesi, bazen de uydurmaları yayınlamak) medyanın eğlence işlevine aittir ve farklı kriterlere göre değerlendirilmelidir. Bu davranış biçimi matbaanın bulunmasından bu yana yaygın hale geldi. İnsanlar bunu takdir ediyorlar ve bunun kendilerine olan etkisi zayıf çünkü aptal değiller.

Gazeteciler, okuyucuların, dinleyicilerin ve izleyicilerin “olay takipçileri” oldukları ve haberlerin büyük bir kısmına eğlence olarak baktıkları için kendilerinin kısmen halk eğlendiricileri olduklarını zor kabul ediyorlar. Burada bahsettiğim sadece bir siyasinin seks skandalı ya da St. James mahkemesinde bir boşanma davası değil, aynı zamanda spor sonuçları, uzaktaki bir volkanın patlaması, bir uçak kazası ya da bir banka soygunu ve hatta uzak bölgelerde yapılan savaşlar.

Sahte Bilgi (Pseudo-Information) - Hikayeden kar sağlamak isteyenler tarafından çok haber yaratıldı. Birçoğu medyaya avantaj sağlıyor, çünkü bu haberler daha önceden iyi bir şekilde hazırlanmış ve kullanım için uygun hale getirilmişlerdir. Yazılı basında, bazı kitapların tanıtımında, haber yayını sırasındaki şovlarda, haber görünümüne gizlenmiş reklamları tesbit etmek kolaydır. Halkla ilişkiler kurumlarının sağladığı ve gazetecilerin biraz ya da hiç değişiklik yapmadan kullandıkları basın duyuruları ve/veya video klipler daha az görülebilir. Aynı durum bir gazetecinin gezisinden sonra yaptığı haber için de geçerli.

Medyanın dikkatini çekmeye yönelik asparagas bir olayın haberi bir cumhurbaşkanının basın toplantısına ya da bir sokak gösterisine hem benziyor hem de ondan farklı62. Ya da olayları medyanın kendisi uyduruyor; “araştırmacı habercilerin” ortaya attıkları mini skandallar ya da paparazzinin ünlüleri cezalandırması gibi. Bu haberlerin tabii ki bir önemi olabilir ancak süzgeçten geçirilmeleri ve sınıflandırılmaları gerekiyor. Medyadan yararlananlar uydurma haberler ve nereden geldikleri konusunda bilgilendirilmeli.

Yüzeysel ve Basit - Birçok medya gerçeğin ne kadar karmaşık olduğunu göz önünde bulundurmuyor. Çabuk hareket edip eğlendirmeleri gerektiğini düşünüyor. Böylece olayları basitleştiriyor. Bu yüzden, olayları ilgi çekici bireylere indirgemede iyi insanlar-kötü insanlar ikilemindeki klişelere fazla yer veriyorlar. Böylece medya dünya ve insan toplumu hakkında yeterli olmadığı kadar çarpık olduğu ve kötü his ve davranışlar oluşturduğu imajını veriyor.

Medya çoğunlukla küçük olaylardan oluşan anlamsız bir mozaik sunuyor. Medya “modern dünyanın mekaniğini açıklamalı ve günlük yaşantıda karşımıza çıkan olaylar ve toplumun kaderini etkileyen güçlerin derin çalışmaları arasındaki bağlantıyı göstermeli ve her alandaki temel değişiklikleri ikaz eden işaretleri vurgulamalı”63. Özellikle televizyon, görüntüleri olmayan haberlerle ilgilenmiyor gibi görünüyor. Oysa süreç ve gelişmeler hakkında görüntüler nadiren var.

Gazetecilerin, en iyisi yerine habere ilk ulaşan gazeteci olma hırslarına bir son verilmeli. Bu hırs öyle büyüyor ki gazeteciler bazen olayları kendileri üretiyorlar. Bu aşırılık Körfez Savaşı’nda kendini gösterdi. Bir olayı (bazen hiç gerçekleşmemiş bir olayı64) düşünmeden şişirdikten sonra haberi bırakıp başka birine atlıyorlar. Çok az kural dizisi, bir hikayenin, yansımalarının da haber yapılmasına kadar takip edilmesini gerektiriyor.

Medyanın gerçeği görüntülerde araması çok önemli. Kurallar gazetecilerin beyan edilen kaynaklardan aktardıklarını kontrol etmeleri gerektiğini ve temin edilirse düzeltme eklemelerini vurgulamıyor. Kurallar aynı zamanda kaynakların gazetecileri manipüle etme çabalarını açığa çıkarmayı ve reklamlarının ve propagandalarının medyaya kaymasını önermiyor. Siyasi ve ekonomik bilginin dörtte üçünün resmi kaynaklardan sağlandığı bilinmeli. Bununla beraber gazeteciler bir fikir birliğini nadiren sorguluyorlar. Örneğin 1945 ve 1990 yılları arasında birçok olay, Sovyetler Birliği’nin iddia edildiği gibi korkunç kale olmadığını gösteriyordu. Ancak medya suskun kaldı. Bunun sebebi birçok insanın Soğuk Savaş’tan menfaat sağlaması olabilir mi? Yoksa sadece tembellik ve aptallık meselesi miydi?

Medyanın gerçeklerin maskesini düşürebilmesinin bir başka yolu daha var; anlık ve görünmeyen olayların varlığının keşfedilmesini içeriyor. Bunu yapmak için dedektiflik yöntemleri kullanılabilir. Buna araştırmacı gazetecilik denir. Bu, en azından ABD’de polisi ve mahkemeleri harekete geçirir. Ancak gazeteciler sosyal bilimler yöntemlerini de kullanmalılar ve felaket olarak ortaya çıkmadan önce gerçekleri su yüzüne çıkartıp hareketleri belirlemek için arşivlerin ya da araştırmaların analizini yapmak üzere bilgisayarlardan yararlanmalılar65. ABD’de buna garip bir şekilde “doğru gazetecilik” (precision journalism) deniyor. “Alıştırmacı gazetecilik” (test-drilling) daha iyi bir isim olabilir.

Yarısı Boş Bardak - Geleneksel olarak iyi haber, haber değil. 1945’te İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi, Penisilin’in icadı, insanın ilk kez aya gidişi ya da Berlin Duvarı’nın yıkılışı. Medya genelde anlaşmazlığı, çatışmayı, yüzleşmeyi, dram ve hataları vurguluyor66; Her şey kötüye gidiyor ve ilerde daha da kötü olacak. Çözümlerden çok problemler, başarılardan çok tuhaf olaylar ve suçlar dikkat çekiyor. Bir haber olumsuz bir unsur taşıyorsa, bu haberin odağı oluyor. İnsan habercilerin, araba kazalarını, cinayetleri, banka soygunlarını, kasırgaları ve siyasi skandalları çok sevdiklerini düşünmeye başlıyor. Şüpheciliğin yerine olumsuzluk geliyor. Bütün karar veren merciler ben merkezli, yetersiz, hırslı ve büyük bir olasılıkla dürüst değilmiş gibi görünüyor. Gazetecinin misyonu karar veren mercilerin kötülüklerini açığa vuran kahraman olmak. Yolsuzluk kesinlikle yasaklanmalı, ancak toplumun tümü yolsuzluk yapıyor gibi görünüyorsa demokrasi tehlikededir.

Eğer bir vatandaşa bardağın boş yarısı gösterilirse, o vatandaş, en azından Batıda 50 ya da 100 sene öncesinde hayatın çok daha iyi olduğu hakkında karamsar bir görüşe kapılır.

Kısıtlı Bilgi (Cramped Information) - Gazetecilerin siyasete karşı bir tutkuları var. Bir şehrin, ulusun ve gezegenimizin idaresinin önemini kimse inkar edemez (özellikle dördüncü kuvvet olarak övünen haber medyası için de geçerli). Ancak siyaseti gerekçesiz bir hegemonyaya bağlıyorlar. Günümüzde bazıları günde 24 saat çalışan medyanın, faaliyetlerine mani olacak derecede siyasileri kızdırdıklarını da ekleyebiliriz. J. Fallows, “Bu ortamda uzun vadeli planlar icra etmek, bir hastanenin acil bölümünde tıbbi araştırma yapmaya benzer”67 diyor.

İlk olarak, medya ekonomiye (Kaç Fransız Fransa’nın Gayri Safi Yurt İçi Hasılası’nın dünyada dördüncü sırada olduğunu biliyor?), sosyal meselelere ve bilime daha çok yer vermeli. W. R. Hearts haklı olarak, okuyucuların gazetecilerin sandıklarından hem daha akıllı hem de daha erdemli olduklarını vurguladı. Medya halkın daha bilgili ve uygar olmasını sağlamalı, ahlaki bilgisini ve akılcılığını yükseltmeli ve geçmiş kültürünü koruyup yeni kültürel oluşumlara katkıda bulunmalı. Sadece en yüksek payı elde teme çabası etiğe aykırıdır, çünkü kamu yararına aykırıdır.

Medya özellikle bilim adamlarının ve diğer uzmanların buluşlarını ve fikirlerini yayınlamalı. Kaliteli gazeteler, haber dergileri ve televizyon belgeselleri bunu yapıyor ancak bu yeterli değil. Medya daha çok haberci gibi değil aynı zamanda araştırıcı ve öncü gibi davranmalı. İştah açmak ve zevkleri zenginleştirmek yemek vermek kadar önemlidir.

Dar Görüşlülük (Parochialism) - Dünyanın her yerinde yerel haberlere odaklanma gibi bir gelenek var. ABD’ye gelen bir yabancı için gazetelerde reklamlara ayrılan yüksek oran (toplam baskıların yüzde 70’i) ve ona kıyasla uluslararası haberlere (yüzde 2’den daha az) ayrılan az oran çok şaşırtıcıdır. Fransa’daki yerel gazetelerin çoğunun sadece birkaç sayfasını ulusal ve uluslararası meselelere ayıran belediye bültenlerinden oluşması çok üzücü. Basın kanunları bu konuda hiç bir şey söylemiyor. Şimdi toplum, farkında olsa da olmasa da dünyanın durumu ve bu duruma gelmesini sağlayan süreç hakkında bilgilendirilmeli. Yurt dışında görevlendirilen gazeteciler gittikçe azalıyor. Bu da çok üzücü. Bir ülkede dikkat çeken bir olay olduğunda o ülkeye giden özel temsilcilerin genelde o ülke hakkında bilgileri yok ve ülkeyi anlayamıyorlar. Eğer dış bürolar çok pahalıysa, o zaman neden bir ülkedeki bir medya diğer ülkelerde yapılan programları ve makaleleri yayınlamıyor? Bütün dünyadan çevrilen makaleleri yayımlayan, bir “readers digest”i olan Courrier International (1991) bunu yapıyor. Avustralya’da SBS ağı her sabah Rusya, Çin, Almanya, Fransa ve diğer ülkelerden haber bültenlerini yayınlıyor ve akşamları da düzenli olarak yabancı filmlere ve belgesellere yer veriyor. Medya yurt dışından teknik donanım ve fikir alabilir. Ne de olsa medyadan, insanlığa anlayışı, barışı ve mutluluğu aşılaması bekleniyor.

Medya Konusu Bitmedi - Kanunların ihmal ettiği diğer bir konu, medyayı, kendi işleri konusunda haber yapmaya sevk etmemesi. Son zamanlardaki “Medya Birimleri” yeni yayımları ve programları, yeni idari atamaları satılan ve alınan firmaları yayımlıyor. Skandallar dışında, medya dünyası içindeki tartışmalar konusunda çok az bilgi veriyorlar. İstisnalar (genellikle ideolojik amaçlar ya da iş rekabeti) dışında medya birbirini eleştirmiyor. Meslektaşlarının hatalarını görmezden geliyorlar. Kendi kendini eleştiri neredeyse hiç bilinmiyor. Okuyucuyu uluslararası meselelerde bilgilendirmek için “Editörden köşesini” yayınlayan gazeteler çok nadir. Medya kendisinden bahsettiği zaman kendi trompetini üflüyor (kendi reklamını yapıyor).

ABD televizyon kanallarının, izleyicilerin ve uzmanların şikayetlerini dile getirdiği ve profesyonellerin de onları cevapladığı düzenli programları var mı? 68 Adı kötüye çıkmış Fidel Castro mülakatını (Bkz. s. 3) Fransız TF1 kanalında açıklayan ve özür dileyen özel bir program var mıydı? Prestijli Le Monde gazetesi Fransa’da bir ombudsman çalıştıran tek gazete. Hiç bir gazete okuyucuların şikayetlerini ve önerilerini cevaplayan düzenli bir bölüm ya da sayfa ayırmıyor.

B) İşleme ve Sunum

Bilgiyi nakletmek isteyen herhangi biri, öğretmen, hikayeci ya da gazeteci, söyleme tarzının verilen bilgi kadar önemli olduğunu bilir. Yazılan makalelerin çekici olması gerektiğinden bahseden çok az kural var (mesela az ve öz, iyi yazılmış, iyi ele alınmış ve tanımlanmış).

Sabit Görüşlü Gazeteler - Diğer endüstriler gibi medya da dünyada ne meydana gelirse gelsin neredeyse aynı içerikle, her gün aynı miktarda ürün çıkarması gerektiğine inanıyor. Sonuçta, güne bağlı olarak, önemli haberleri görmezden gelir ya da ihmal etmeleri ya da yer ve zamanı için birkaç boş lafla doldurmaları gerekir. Sonuç olarak günün haberlerini çarpık bir şekilde verirler.

20. yüzyılın sonunda bir vatandaş bütün radyo haberlerine ve 80’lerde CNN’in öncülüğünü yaptığı televizyondaki bütün haber kanallarına ulaşabilir. Aynı zamanda internetteki metinlerin ve görüntülerin bilgi bankalarına kolayca ulaşabilir. Bilgisayarlar sayesinde her abonenin isteğine göre yapılan “bilgi paketlerini” gazetecilerin topladıkları ve işledikleri materyali kullanarak, verilen zamanda göndermek mümkün. Paketlerin büyüklüğü haberlerin miktarına göre değişir ve farklı zamanlarda farklı yerlere çok farklı amaçlarla dağıtılabilir.

Anlaşılmaz Haberler - “Haber” genelde olaylar yığınıdır. Bilgilendirme görevi ham bilgiyi rasgele vermekle sınırlı değildir. Gazeteci sokaktaki insanın anlayabilmesi ve değerlendirebilmesini sağlamalı. Haberi düzenlemek için planlanmış bir içerik sağlanmalı ve hem uzmanların düşünceleri hem de farklı görüşler sunulmalı. Geçmişteki bilgilerle ya da alanlarla karşılaştırılmaları gereken, istatistikler, kamuoyu yoklamaları ve karar mercilerinin konuşmaları söz konusu olduğunda bu düzenleme kaçınılmazdır. D. Boorstin’e göre gazeteciler mesela son yüzyılda yaşam koşullarının nasıl ilerlediği konusunda görüşlerinin ve değerlendirmelerinin yetersiz olması nedeniyle “günümüze kilitlenmiş” gibi görünüyorlar.

Sıradan insanlar aptal değil, ancak bir çoğu az eğitimli ve bilgi almak için mesleki açıdan böyle bir dürtüye sahip değil. “Haberi” kavramak onlar için zor. Çünkü medyanın kullandığı birçok kelimeyi ve kavramı bilmiyorlar. Bu yüzden haberleri sıkıcı buluyorlar (özellikle yazılı medyadakileri). Birçok vatandaş bir olayı, olayla ilgilense bile, kaynağı, ortamı, anlamı ve olası sonuçları konusunda bilgilendirilmediği sürece anlayamıyor.

Gazetecilerin bunu yapmamalarının birkaç sebebi var; dünya hakkında geniş bilgi sahibi olan elit bir tabakayı bilgilendirmede eski bir alışkanlık, fazla basitleştirmenin sebebi olan zaman eksikliği, yetersiz eğitim, bilgisizlik ve görmezden gelme. Ya da yine radyolarda ve televizyonlarda izlenme oranlarına ve hisselere zarar verecek şekilde izleyiciyi bıktırma korkusu.

Sıkıcı Haberler - Yayınlanan haberlerin çoğu yararlı değil (kazalar, suçlar, önemli insanların ziyaretleri). Ancak, maalesef yararlı haberler çok ilginç olmuyor. Wilbur Schramm “hemen verim getiren haberlerle,” “daha sonra verim getiren haberler” arasında bir ayrım yaptı. Toplumun yeterli bir şekilde işlemesi için bütün üyelerinin yakın ve uzak çevreleri hakkında iyi bir fikir sahibi olmaları gerekiyor. Bilgi almaya doğal olarak eğilimli olsalar da olmasalar da onların görevi bilgilendirilmek. Eğer bilgi almaya eğilimli değillerse dikkatleri çekilmeli69. Bu, uzaktaki bir olayın kendi kişisel yaşamlarına nasıl bir etkisi olabileceğini vurgulayarak yapılabilir. Fakat bu, o kadar kolay bir iş değil önemli haberleri ilgi çekici yapmak, çaba, zaman ve bilgi gerektirir.

Aksine ilginç gibi görünen bazı haber hikayeleri topluma önemliymiş gibi gösterilebilir. Bir adam banliyö treninde bir düzine insan öldürüyor; bu, kanıyla, çığlıklarıyla ve gözyaşlarıyla harika bir hikaye. Ancak çevre hakkında ne diyor? İşsizlik, yoksulluk, ırkçılık, alkolizm, psikiyatrik yardım eksikliği ve silahların kanun dışı satılması hakkında ne söylüyor?

C) Toplumun Refahı

Zayıfı Korumak - Bir iktisatçı70 geçenlerde göreceli olarak daha özgür basını olan demokratik ülkelerde kıtlık yaşanmasına izin verilmediğine işaret etti. Medya vatandaş ve tüketici için çok şey yapabilir. Maalesef güçlü ya da yoksul olmalarına bağlı olarak insanlara farklı davranıyorlar. Elit haberciler toplumda ileri gelen bir tabakaya ait olduklarına inanıyorlar ve o tabakanın kaygılarıyla uğraşıyorlar. Şu an hiçbir kural yeni yıldızlar yaratmanın etkileri konusunda uyarmıyor. Konuşma ve basın özgürlüğü ne bir tabakanın ne de çoğunluğun ayrıcalığı olmamalı. Radikallerin, alışıla gelmişin dışındaki uç grupların da dinlenilmesi gerekiyor. Çünkü onlar bazen haklı oluyor. Maalesef hükümet protestocuları susturma yönünde hareket ettiği zaman büyük medya akıllıca güçlü tarafın yanında olma eğiliminde oluyor. Japonya’da olduğu gibi Fransa’da da medya suistimali açığa vurmuyor. Bunu genelde Bungei Shungu gibi küçük dergiler ya da eleştirel Canard Enchainé gibi haftalık dergiler başarabildi.

Burada amaç popülist demagojiyi savunmak değil. Medyanın, çoğunluğun ya da Fransa’da çiftçilerin, ABD’de “siyasi doğruluk” militanları gibi organize olmuş lobilerin baskısına sıkça boyun eğdiği doğru. Ancak Hutchins Komisyonu toplumdaki her gruba hizmet edilmesi gerektiğini önerdiği zaman, “halkın” onlardan oluşmasına rağmen medyanın pek fazla umursamadığı sıradan erkekleri ve kadınları düşünüyordu. Kanunlar, habercilerin güçlü haber kaynaklarına ve medya patronlarına karşı yaptıkları olumlu eğilimlerden nadiren bahsediyor. Halk bunu güç sahiplerinin bir komplosu olarak görüyor.

Kamu Gazeteciliği - APME71 Etik Kod’u, (1975’te düzenlenip 1994’te yenilenen), aşağıdaki önerilerde bulunan nadir kural dizilerinden biri: “Gazeteler toplumun her kısmı için yapıcı bir eleştirmen işlevi görmeliler. [...] Hataları, düzenbazlıkları, kamuya ya da özele ait güçlerin suistimal edilmesini ortaya çıkarmaya gayret etmeli. Toplum yararına gereken reformu ve yeniliği savunmalı. [...] Gazete, [...] yorum ve eleştiri alış verişi için bir forum sağlamalı. Söz konusu yorum özellikle yayıncılık görevlerine aykırı düşüyorsa.”

1990’ların başında, ABD’de bu görüşler “kamu (ya da sivil) gazeteciliği” denilen ve tartışmalı olan yeni tür bir gazeteciliğe dönüştü. Bunun amacı medyanın tirajının ve güvenilirliğinin yitirilmesiyle mücadele etmekti. En kötü durumda bu halkla ilişkilere ait. En iyi durumda, medyanın herşeyden önce hissedarlara, reklamcılara ve siyasi liderlere değil halka hizmet etmesi gerektiğini vurguluyor. Haberleri şov gibi sunmamalılar. Ancak her tür azınlık gruplarının hatta çoğunluğu korkutan azınlığın katılımıyla önemli meselelerin tartışılmasını teşvik etmeliler. Böylece bireyde, toplum meselelerinin idaresinde yer alma isteği uyandırılmış olur. Yaşadıkları şehir ya da bölgede itici olmaktansa ve ihtiyatlı görünmektense bağımsız medya neyin yanlış olduğunu bulup bildirmeli. Önceki kullanımlara ve müktesep çıkarlara ters düşse bile sorunlara çözümler önermeli ve kişilerin bunun üstesinden gelmelerine yardımcı olmalıdır.

D) Eğlence Sektörü

Gelenekler gazeteciliği ve şov işini birbirinden ayırıyor. Aslında günümüzde, ikisi arasındaki sınır belirgin değil. Belgesellerde, tarihte, eğitimde ve sporda uzmanlaşan kanallar açılırken, gazetecilik daha çekici, bazen de aşırı uçta görünüyor. Spor bilgi alanına en az eğlence kadar aittir. Kurallar eğlenceden neredeyse hiç bahsetmiyor. Ancak birçok maddesi eğlence için de geçerlidir; tarafsızlık, hakçalık (jingoizm değil), yozlaşmama, şiddete kışkırtmama vb.

Buna benzer olarak basın kurallarının eğlence medyasının işlediği hataları dolaylı bir şekilde kınadığını görüyoruz: Televizyondaki gizli reklamlar ya da DJ’lerin yozlaşması, bazı sanatçılara yer vermeyen eski kafalı kanallar (Fransa’da mesela) ve şov yapanların kendi şirketleriyle yaptıkları aşırı kar. Ancak onlara yapılan en önemli eleştiriler farklı bir listededir ve kurallarda nadiren bahsedilmiştir. Eğlence medyası, sektörü, ahmaklığa, terbiyesizliğe, vahşete teşvik etmekle, entelektüel ve estetik şeylere karşı ilgisiz olmakla, dünya hakkında çarpık bir imaj yaratmakla ve temelde ahlaksız olmakla suçlanıyor.

Estetik Olmayan Vasatlık - Kar amaçlı medya, yaratıcılığın daha gelişmiş biçimlerini bulmak ve teşvik etmek için yeteri kadar çaba sarfetmiyor. Örneğin edebiyat, (sözde) klasik müzik ve güzel sanatlar. Sıradanlık genelde tekniği de etkiliyor; Japonya’da animasyon çizgi filmler gibi. Medya müşterilerine iyi hizmet vermek için zevkini eğitmeli ve arıtmalı. Ancak çok yüksek oranda gider, düzenli bazdaki yüksek kaliteyi imkansız kılıyor. Şovlar ücretlilerin montaj hattında üretiliyor. Daha sonra sirkülasyon ya da bazen dendiği gibi izlenme oranı takıntıları olan bürokratlar tarafından seçiliyor.

Entellektüel Boşluk - Kar amaçlı medya, insan beynini canlandırmada isteksiz olmakla suçlanıyor. Televizyon sadece “gözlere hitap eden sakız” satıyor. Hatta, BBC ve Japon NHK dışında devlet televizyonları da fazla bir şey yapmıyor. Her yerde en az itiraz edilebilecek program aranıyor. Kullanıcılar, dikkatlerini kısa sürede odaklamaya eğitilmişler böylece geçmişe aldırmıyor ve hep sabırsız oluyorlar. Daha kötüsü medya astrolojiyi ve sözde “panoramik” olguları ciddi bir şekilde sunarak ahmaklığı aşılıyor. Neredeyse dünyanın her yerinde ve özellikle de ABD’de medya eğitim görevini görmezden geldi. Bu herhalde sosyal sorumluluğun en ciddi ihlalidir.

Ahlaki Vasatlık - Medya vatandaşı (okulların yaptığı gibi) ya da inananları (kiliselerin yaptığı gibi) eğitmeyi değil, tüketici üretmeyi amaçlıyor. Böylece mutluluğu tüketime ve başarının dış belirtilerine bağlıyorlar. Üstü kapalı olarak övülen değerler bencillik, açgözlülük ve herşeye olur deme alışkanlığı. Güya herkes parayı ve şöhreti kolay yoldan kazanıyor. Bütün siyasi, ekonomik ve sosyal problemler birkaç kişinin meselesine indirgeniyor. Bunların bazıları iyi bazıları kötü kişiler; ilişkileri güce dayanıyor, çatışmalar genelde savaşla çözülüyor. Bu savaşın sonunda da düzen sağlanıyor. Böylece medya eğlencesi ve reklamlar uyuşturucu gibi insanlarda hem keder hem de rahatlama, hem memnuniyetsizlik hem de kaçma duygusu yaratıyor ve sonunda asabiyet ve duygusuzluk yaratıyor.

Televizyon kurgularındaki karakterler biraz ırkçılık ve cinsel ayrımcılıkla kalıplaşmış. Birçok kadın yüzü ve vücudu görülüyor ancak kadınlar için çok az iyi rol var. Filmlerdeki gibi birçok insan sınıfı az temsil edilmiş; çocuklar, yaşlılar, entelektüeller, işçi sınıfı, yoksul insanlar. Hem programlarda hem de reklamlarda, televizyon dünya hakkında basit ve yetersiz bilgi veriyor: Hem süslü (uydurma karakterler işlerinin sağlayacağı kazançtan çok daha fazlasını kazanıyormuş gibi yaşıyorlar), hem de gerçek hayattan daha acımasız ve daha şiddetli. Video kliplerde erkekler daha çok haydut, kadınlar ise fahişe gibi görünüyor. Bu, olgunlaşmamış ergenlik çağındaki insanlar tarafından nasıl algılanır? Rolleri için örnek kişilere ihtiyacı olan, şehirlerin kenar mahallelerinde yaşayan gençler için ne kadar ciddi bir tehlike? Filmlerde gelecek de karanlık, kasvetli, barbarca gösterilirken (Robocop, Terminator, The Eraser) içinde yaşadığımız dünya öncekinden (1929 krizi, Nazi ve Stalin katliamları, Soğuk Savaş) çok daha az yoksul ve az tehlikeli. Böylece sinir bozucu, kederli bir dünya ve toplumumuz hakkında yanlış bir çizgi çiziliyor72.

Aile filmlerinin korku ya da kanlı filmlerden daha çok para kazandırdığı gerçeğine rağmen şiddet, haberlerde olduğu gibi filmlerde, çizgi filmlerinde ve her yerde mevcut73. Ayrıca sayısız araştırma medyadaki şiddetle gerçek hayattaki şiddet arasında bir bağlantı olduğunu göstermesine rağmen. ABD’de, televizyondaki şiddetin cinsellik kadar tahrik edici ancak seksten daha az utandırıcı olduğu açıklanıyor. ABD’deki çocuklar ilkokulu bitirmeden televizyonda binlerce katil seyrediyorlar.

Tecrit - Herkesin iyiliği için diğer ülkelerden gelen medya ürünlerinin her ülkede dağıtılması gerekli. Böylece ülkeler yabancı kültürleri öğrenir ve kendi kültürlerini zenginleştirirler. Bir kural bile bundan bahsetmiyor. ABD’deki büyük televizyon kanallarının başlıca yayın saatlerinde yabancı ürünlerin (çoğu İngiltere’den) sadece yüzde 2’sini göstermesi etiğe aykırı değil mi?74 Aslında medya korumacılığı toplumu diğer kültürlerle temastan mahrum ederek ABD’nin kültürel refahını tehlikeye sokuyor. Aynı zamanda ABD medyası dünyanın kalan bölümünde kültürel damping uyguluyor. Yani yerel piyasada maliyetini karşılamış televizyon programları çok düşük bir fiyata dışarıya satılıyor. Bu, yerel kültürün erozyona uğramasına sebep oluyor. Böylece hem ABD’nin hem de diğer ülkelerin kültürü zayıflıyor. Tecrit ABD’de daha kötü ancak dünyanın her yerinde var. Fransız televizyonunda Hint, Kore, Şili programları var mı? Hatta İspanyol, İtalyan ya da İsveç programları hiç var mı? Japon televizyonunda kaç tane Avrupa programı var? Topluma kötü hizmet verdiği için bu mesele etik bir mesele olarak ele alınmalı.

E) Reklamcılıkla İlgili Problemler

Medya, gelirinin büyük bölümünü, yaklaşık yüzde 100’ünü reklamdan kazandığı için onun etkilerinden kaçınması da imkansız. Birçok ülkede reklam sektörü davranış kuralı kabul etti ve bazen medyadakinden de katı kurumlar oluşturdu. Ancak medya reklamların içeriklerini de göz önünde bulundurmalı.

Bazen Batılı ülkelerde medya bu tür etik meseleleri bağımsız kurumlara havale ediyor. Fransa’da “Bureau de vérification de la publicité” (Reklam Denetim Bürosu) ya da İngiltere’deki Reklam Standartları Otoritesi gibi. Yine de bir iletişim aracı NAB televizyon kural dizisinde bahsedildiği gibi reklamı yasaklanmış bir ürünün aynı firmaya ait başka bir ürünün reklamı aracılığıyla tanıtılıp tanıtılmadığını denetlemeli.

Daha önemli sorunlar da ortaya çıkıyor. 1983’te ABD’deki ABC televizyonu, bir nükleer saldırının ardından ABD’de neler olabileceğini dramatik bir şekilde anlatan “The Day After” (Bir Gün Sonra) filmini yayınladığı zaman, birçok reklamcı programa reklam vermek istemedi. Belirli bir ürüne ya da hizmete sarıldığı zaman durum daha da kötü oluyor. O zaman reklam boykotları kendi kendine sansür üretiyorlar. Daha da ciddi olarak; 1930’larda ABD Federal Ticaret Komisyonu tütünün ölümcül hastalıklarla bağlantısı olduğunu ileri süren bildiriler yayınlıyordu. 1960’lara kadar medya sigaranın zararları konusunda suskun kaldı. 1990’larda önemli ABD dergileri, sigara içmeye karşı ürünleri için bir kampanya başlatan firmanın reklamlarını almayı reddettiler.

Gazetelerin üçte ikisinde reklamlar olması ve ABD’de olduğu gibi, televizyon programlarının her 9-10 dakikada bir gürültülü reklamlar tarafından kesilmesi Avrupalıların gözünde kamu hizmetine aykırılık anlamında çekilmez ve ahlaksız bir durum.

[pic]
57 ABD’de en son çıkan kitap : Kitle İletişimin Etkisi : Mevcut Sayıları, R.E. Hiebert ed. New York, Longman, 1999.
58 Fransız gazetecileri özellikle bu konuda hassas olurlar.
59 Her ülkede kurallar ulusal eksiklikler konusunda ısrar etmeli, mesela Fransa’da, gerçekleri denetleme ve haberler ile görüşler arasında ayrım yapma gereğini vurgulamalılar.
60 Mesela tecavüz ve yerel şiddet haber odalarındaki kadın sayısının oranı önemli olmaya başlamadan önce pek fazla ilgi çekmiyordu.
61 1990’ların başında tam tersi meydana gelmişti. ABD’de reklamcılık kaliteli medyayı “bulvar medyasına,” reality şovlara ve belgesel dramalara doğru yöneltti.
62 Bkz. Daniel Boorstin, The Image, “İmaj”, New York, Harper & Row, 1964.
63 İsviçre günlük yayınlanan Journal de Geneve gazetesinin kurallarında, 1971.
64 (1985’te) ABD’de yılda kaybolan binlerce çocuk gibi.
65 Philip Meyer’in 70’lerde topladığı tekniklerin asıl amacı buydu (The New Precision Journalism, Bloomington, Indiana UP, 2. baskı 1991.)
66 Çok az kural bu olumsuzlıktan bahsediyor, mesela La Suisse gazetesi: eleştirinin yapıcı olması gerektiğini önermişti ve eski ABD radyo kuralları hayata iyi bir adaptasyonu cesaretlendiren programları talep ediyordu.
67 Bkz. James Fallows, Breaking the News, New York, Pantheon, 1996, sayfa 185.
68 1990’larda bu Avustralya’daki ticari olmayan iki televizyon kanalı tarafından yapılmıştı.
69 Böylece W. R. Hearst yayıncılarına “Gerçeği ilgi çekici hale getiren muhabiri ödüllendirmeyi” öğretti.
70 Amartya Sen, Cambridge (İngiltere) Trinity Üniversitesi Mastırı, 1998 Nobel Ekonomi Ödülü.
71 Dünyanın en büyük haber servisi Associated Press’e üye olan gazetelerin yönetici editörlerini biraraya getiren dernek.
72 Bkz. M. Medved, Hollywood’a karşı Amerika, New York, Harper Collins, 1993.
73 1994’te Aslan Kral (The Lion King) Pulp Fiction’dan çok daha fazla kar getirmişti.
74 Bkz. C-J Bertrand & F. Bordat eds., Les médias français aux Etats-Unis, Presses universitaires de Nancy, 1993.
| | | |
| | | |
| | | |
| |[pic] | |
| | | |
| | | |
| |Prof. Claude - Jean Bertrand | |
| | | |
| | | |
| | | |
| | | |
| |İKİNCİ KISIM : MEDYA ETİĞİ | |
| |III. SEÇİLMİŞ KURAL DİZİLERİ (KODLAR) | |
| |SPJ-SDX ya da APME’ye ait mükemmel kurallar gibi ABD’de iyi bilinen belgeleri yeniden yazmak burada pek işe yaramaz. | |
| |Burada sunulan bütün kurallar ABD’de bulunmayan kurallar. Birisi uluslararası diğer üçü ulusal kural. İlki İngiltere’deki| |
| |gazete yayıncılarından, ikincisi Rusya’daki bir gazeteciler birliğinden, üçüncüsü de Hindistan Basın Konseyi’nden alındı.| |
| |Bu yüzden birbirlerinden çok farklılar. Bu kısımdaki son kural Fransız yerel basınında küçük olayların (çoğunlukla | |
| |suçların ve kazaların) gazeteciler için belirlenen kuralların belirli bir kısmından oluşuyor. Japon NSK ya da Güney | |
| |Afrika kuralları gibi birçok kural belirtilmeyi hak ediyor. Kuralların okunması zahmetli ve monotondur. Çünkü çoğu hemen | |
| |hemen aynı şeyden bahsediyorlar. | |
| |A) Gazetecilerin Hakları ve Yükümlülüklerine İlişkin Uluslararası Deklarasyon | |
| |1971’de Münih’te Avrupa Topluluğu’nun altı ülkesinin gazeteciler birliği temsilcileri tarafından onaylanmıştır. | |
| |Önsöz | |
| |Bilgi alma hakkı, ifade özgürlüğü ve eleştirme özgürlüğü insanın temel haklarından biridir. | |
| |Bir gazetecinin bütün hakları ve yükümlülükleri halkın olaylar ve görüşler hakkında bilgilenme hakkından | |
| |kaynaklanmaktadır. | |
| |Gazetecinin halka karşı sorumluluğu, özellikle işverene ve resmi makamlara yönelik olan, diğer sorumluluklarından | |
| |üstündür. | |
| |Bilgi verme misyonu gazetecilerin kendilerine spontan olarak koydukları sınırları içerir. Bu aşağıda belirtilen | |
| |sorumlulukların objesidir. | |
| |Bir gazeteci, ancak, mesleğini icra ederken sadece bağımsızlık ve mesleki saygınlığın etkin olduğu durumlarda bu | |
| |sorumluluklara riayet edebilir. Bu aşağıdaki haklar bildirisinin objesidir. | |
| |Sorumluluklar Bildirisi | |
| |Haberleri toplayan, derleyen ve yorumlayan bir gazetecinin başlıca yükümlülükleri şunlardır: | |
| |1. Kendisi için ne gibi sonuçları olursa olsun toplumun gerçeği öğrenme hakkından dolayı gerçek bilgiye saygı göstermek; | |
| | | |
| |2. Bilgilendirme, yorumlama ve eleştirme özgürlüğünü savunmak; | |
| |3. Önemli bilgileri gizlemeyip metinleri ve belgeleri değiştirmeden, sadece kaynağını bildiği gerçekler hakkında bilgi | |
| |vermek; | |
| |4. Haber, fotoğraf ya da belge almak için haksız yöntemler kullanmamak; | |
| |5. Mahremiyete saygı göstermek; | |
| |6. Yanlış olduğu tespit edilen, yayınlanmış bilgiyi düzeltmek; | |
| |7. Mesleki gizliliğe uymak ve gizlilikle elde edilen bir bilgi kaynağını açığa vurmamak; | |
| |8. Şunları ciddi mesleki suç olarak görmek: intihal, iftira, karalamak, onur kırıcı yayın yapmak ve yersiz suçlamalar. | |
| |Haberlerin yayınlanması ya da gizlenmesi konularında herhangi bir şekilde rüşvetin kabul edilmesi; | |
| |9. Bir gazetecinin mesleğinin bir reklam satıcısıyla ya da propagandacılıkla asla karıştırılmaması ve reklamcılardan | |
| |gelen dolaylı ya da dolaysız herhangi bir emri reddetmek; | |
| |10. Her baskıya direnmek ve yazı işleriyle ilgili emirleri sadece yazı işlerindeki yetkili insanlardan almak. | |
| |Unvanlarını hakkıyla kazanmış bütün gazeteciler yukarıda belirtilen prensiplere iyi niyetle uymayı kendine görev bilir. | |
| |Her ülkenin genel kanunları çerçevesinde, mesleki meselelerde gazeteci, sadece meslektaşlarının yetkisini kabul eder; | |
| |hükümetin ya da başkalarının müdahalelerini kabul etmez. | |
| |Haklar Bildirisi75 | |
| |1. Gazeteciler bütün bilgi kaynaklarına özgürce ulaşabilmeyi ve toplum hayatını düzenleyen olayları özgürce araştırma | |
| |hakkını talep ederler. Bu yüzden, kamusal ya da özel meseleler sadece özel durumlarda ya da açıkça ifade edilen konularda| |
| |gazetecilerden gizlenebilir; | |
| |2. Gazeteci çalıştığı enformasyon organının genel politikasına ters düşen, yazılı olarak ele alınan ve çalışma kontratına| |
| |dahil edilmekle birlikte, bu genel politikaya açıkça dahil edilmeyen herhangi bir boyun eğmeyi reddetme hakkına | |
| |sahiptir; | |
| |3. Bir gazeteci inançlarına ve vicdanına aykırı olan, mesleğine ait hareketlerde bulunmaya ya da fikir beyan etmeye | |
| |zorlanamaz; | |
| |4. Yazı işlerinin girişim hayatını etkileyecek önemli kararlardan haberdar edilmesi mecburidir. En azından işe alım, | |
| |işten çıkarım, gazetecilerin değiştirilmesi ve terfileri gibi yazı işleri elemanlarının düzenlenmesiyle ilgili kesin | |
| |karar alınmadan önce yazı işlerine danışılmalıdır; | |
| |5. Gazeteci, işlevini ve sorumluluklarını göz önünde bulundurarak, sadece toplu anlaşmaların sağladığı avantajlara değil,| |
| |istihdam için çalışmasının maddi ve manevi güvencesiyle sosyal konumunu karşılayan ve ekonomik bağımsızlığını temin eden | |
| |bireysel anlaşmaya da hak kazanmıştır. | |
| |B) İngiliz Basın Şikayetleri Komisyonu’nun (PCC) Uygulama Kural Dizisi 76 (1994, 1997’de Gözden Geçirilmiştir) | |
| |Bütün basın üyelerinin en yüksek mesleki ve etik standartları sürdürme görevi vardır. Bu kural dizisi (code) bu | |
| |standartların en önemlilerini belirlemektedir. Hem bireyin haklarını korumakta hem de toplumun bilme hakkını | |
| |desteklemektedir. | |
| |Kural dizisi endüstrinin bağlayıcı taahhütte bulunduğu öz-düzenleyici sistemin köşe taşıdır. Editörler ve yayıncılar, | |
| |kural dizisinin sadece çalışanları tarafından değil, yayınlarına katkıda bulunan herkes tarafından özenle gözetilmesini | |
| |sağlamalıdır. | |
| |Üzerinde anlaşmaya varılan bir kural dizisinin işlemesi için sadece sözüne değil özüne de itibar edilmesi gerekir. Kural | |
| |dizisi, ne bireyin hakkına saygıdan ödün verecek şekilde dar, ne de toplum yararına olan yayınları önleyici olacak kadar | |
| |geniş yorumlanmalıdır. | |
| |Şikayetlerin çözümü için PCC ile mümkün olduğu kadar çabuk işbirliği yapmak editörlerin sorumluluğundadır. | |
| |PCC’nin aşağıdaki hükümlerden biriyle eleştirdiği herhangi bir yayın, hükmü tam olarak ve gerekli önemi vererek | |
| |basılmalıdır. | |
| |1. Doğruluk | |
| |i) Gazeteler ve süreli yayınlar fotoğraflar dahil olmak üzere gerçek dışı, yanıltıcı ya da çarpıtılmış bilgi | |
| |yayınlamamaya özen göstermelidirler. | |
| |ii) Önemli bir hata, yanıltıcı bir açıklama ya da çarpıtılmış haberin yayınlandığı anlaşılır anlaşılmaz hemen ve çarpıcı | |
| |bir biçimde düzeltilmelidir. | |
| |iii) Gerekirse özür yayınlanmalıdır. | |
| |iv) Yandaş olmakta özgür olan gazeteler yorum, konjektür ve gerçek arasındaki farkı ayırt etmelidirler. | |
| |v) Bir gazete ya da süreli yayın taraf olduğu bir iftira hakkında adil ve doğru bilgi vermelidir. | |
| |2. Cevap Hakkı Fırsatı | |
| |Makul bir biçimde bireylere ve kurumlara yanlışlıklara cevap verme adil fırsatı tanınmalıdır. | |
| |3. Mahremiyet | |
| |i) Herkes özel hayatına, aile ve ev hayatına, sağlığına ve haberleşme hürriyetine saygı duyulması hakkına sahiptir. Bir | |
| |yayın o kişinin onayı olmadan özel hayatına neden karışıldığını haklı çıkarmak zorundadır. | |
| |ii) Özel alanlardaki insanların fotoğraflarını rızaları olmadan çekmek için uzun objektifli fotoğraf makinalarının | |
| |kullanılması kabul edilemez. Not: Özel alanlar makul bir mahremiyeti beklentisinin olduğu kamusal ya da özel | |
| |mülkiyettir. | |
| |4. Taciz | |
| |i) Gazeteciler ve fotoğrafçılar, bilgiyi ya da fotoğrafları gözdağı vererek, taciz ederek ya da ısrarla ne almalı ne de | |
| |almaya yeltenmelidirler. | |
| |ii) Özel alanlardaki kişilerin (3. maddede tanımlandığı üzere) resimlerini rızaları olmadan çekmemeliler; vazgeçmeleri | |
| |istendikten sonra kişilere telefon etmekte, soru sormakta, izlemede ve fotoğraflarını çekmekte ısrar etmemeliler; | |
| |gitmeleri istendikten sonra özel alanda durmamalı ve kişileri takip etmemelidirler. | |
| |iii) Editörler kendileriyle çalışanların bu koşullara uymalarını sağlamalı ve bu koşullara uymayan diğer kaynaklardan | |
| |elde edilen malzemeleri yayınlamamalıdırlar. | |
| |5. Kişinin Kederine ya da Geçirdiği Sarsıntıya Katılma | |
| |Kişisel keder ya da sarsıntı durumlarında sorgulamalar ve yaklaşımlar anlayışla ve sağduyuyla yapılmalıdır. Böyle | |
| |zamanlarda yayınlar duyarlı bir şekilde ele alınmalı. Ancak bu hukuki işlemler hakkında bilgi verme hakkını sınırlayıcı | |
| |olarak yorumlanmamalıdır. | |
| |6. Çocuklar | |
| |i) Gençler özel hayatlarına müdahale olmadan vakitlerini okulda geçirme özgürlüğüne sahip olmalıdırlar. | |
| |ii) Gazeteciler 16 yaşının altındaki bir çocukla refahı ya da bir başka çocuğun refahı konularında çocuktan sorumlu bir | |
| |velinin ya da başka bir yetişkinin bulunmamasında ya da rızası olmadan röportaj yapmamalı ya da fotoğrafını | |
| |çekmemelidirler. | |
| |iii) Okul yetkililerinin izni olmadan okuldaki öğrencilere yaklaşılmamalı ya da fotoğrafları çekilmemelidir. | |
| |iv) Çocuğun yararına olmadıkça, çocuğun refahı ile ilgili materyal için çocuklara, ebeveynlerine veya velilerine ödeme | |
| |yapılmamalıdır. | |
| |v) Bir çocuğun özel hayatıyla ilgili bir malzeme yayınlandığında, kendisinin, ebeveynlerinin ya da velisinin şöhreti, | |
| |kötü ünü ya da konumu dışında bir gerekçeyle yayınlanmalıdır. | |
| |7. Cinsellik Davalarında Çocuklar | |
| |1) Kanun yasaklamasa da basın, kurban ya da şahit olarak cinsel suçlara konu olmuş 16 yaşın altındaki çocukların | |
| |kimliğini açığa çıkarmamalıdır. | |
| |2) Bir çocuğa karşı cinsel bir suçu içeren her basın haberinde | |
| |i) Çocuğun kimliği açıklanmamalıdır. | |
| |ii) Yetişkin kişinin kimliği açığa vurulabilir. | |
| |iii) Kurban çocuğun kimliği belirlendiği zaman “ensest” kelimesi kullanılmamalıdır. | |
| |ıv) Haberdeki hiç bir şeyin suçlanan ve çocuk arasındaki ilişkiyi içermediği konusunda dikkatli | |
| |olunmalıdır. | |
| | | |
| |8. Dinleme Cihazları | |
| |Gazeteciler gizli dinleme cihazlarını kullanarak ya da özel telefon konuşmalarını keserek elde ettikleri haberleri | |
| |almamalı ya da yayınlamamalılar. | |
| |9. Hastaneler | |
| |i) Hastanelerde ya da benzeri kurumlarda araştırma yapan gazeteciler ya da fotoğrafçılar kamuya açık olmayan alanlara | |
| |girmeden önce kendilerini sorumlu bir yetkiliye tanıtıp izin almalılar. | |
| |ii) Mahremiyete izinsiz olarak müdahale konusundaki kısıtlamalar özellikle hastanelerdeki ya da benzeri kurumlardaki | |
| |kişiler hakkındaki sorgulamalarla ilgilidir. | |
| |10. Masum Akrabalar ve Arkadaşlar | |
| |Basın suçlu bulunan ya da suçlanan kişilerin akrabalarının ya da arkadaşlarının kimliklerinin izinleri olmadan | |
| |açıklamaktan kaçınmalıdır. | |
| |11. Yalan Beyan | |
| |i) Gazeteciler yalan beyanla ya da dolaplar çevirerek bilgi elde etmemeli ya da elde etmeye çalışmamalılar. | |
| |ii) Belgeler ya da fotoğraflar sadece sahibinin rızasıyla kaldırılmalı. | |
| |iii) Dolap çevirmek ancak kamu yararı için elde edildiğinde ya da malzemenin başka yollarla elde edilemediğinde haklı | |
| |bulunabilir. | |
| |12. Cinsel Tecavüz Kurbanları | |
| |Basın, yeterli gerekçe bulunmadığı ve kanunen böyle bir şeyi yapmakta özgür olmadığı sürece tecavüz kurbanlarının | |
| |kimliklerini açığa çıkarmamalı ya da böyle bir tanımlamaya neden olabilecek haberleri yayınlamamalı. | |
| |13. Fark Gözetme | |
| |i) Basın bir kişinin ırk, renk, din, cinsiyet, cinsel tercihi ya da herhangi bir fiziksel ya da akli hastalığına ya da | |
| |özürüne ön yargılı ya da küçük düşürücü atıfta bulunmaktan kaçınmalı. | |
| |ii) Hikayeyle doğrudan ilgili olmadıkları sürece, basın, bir şahsın ırk, renk, din, cinsel tercihi, fiziksel ya da akli | |
| |hastalığı ya da özürlü olmasına ilişkin ayrıntıların yayınlanmasını önlemeli. | |
| |14. Mali Gazetecilik | |
| |i) Kanunlar yasaklamasa da gazeteciler, yayınlanmadan önce elde ettikleri mali bilgileri kendi yararlarına | |
| |kullanmamalılar ve böyle bilgiyi başkalarına vermemeliler. | |
| |ii) Gazeteciler, kendilerinin ya da ailelerinin, performanslarında önemli bir çıkara sahip olduklarını bildikleri | |
| |hisseler ya da senetlerle ilgili, bu mali çıkara dair editöre veya mali editöre bilgi vermeden yazı yazmamalıdırlar. | |
| |iii) Yakın bir tarihte haberini yaptıkları ya da yakın gelecekte haberini yapacakları hisseleri veya senetleri doğrudan | |
| |ya da bir vekil aracılığıyla almamalılar ya da satmamalılar. | |
| |15. Gizli Kaynaklar | |
| |Gazetecilerin gizli bilgi kaynaklarını ahlaki açıdan koruma yükümlülükleri vardır. | |
| |16. Makaleler için Ödeme | |
| |i) İlgili materyalin toplum yararına yayınlanması ve bunun yapılması için de bir ödeme yapılması ya da ödeme için söz | |
| |verilmesi gerektiği durumlar dışında, mevcut cezai davaların görgü tanıklarına ya da potansiyel görgü tanıklarına bilgi | |
| |ya da hikayeler için doğrudan ya da aracılarla ödemeler ya da ödeme teklifleri yapılmamalı. Gazeteciler, mali | |
| |muamelelerin görgü tanıklarının sağladıkları delilleri etkilemediklerini temin etmek için her olası adımı atmalılar | |
| |(Böyle bir ödemeye izin veren editör, toplumun bilgi alma hakkıyla ilgili olarak yasal kamu çıkarının tehlikede olduğunu | |
| |göstermek zorundadır. Delil sağlayacağı belirtilen tanığa yapılan bir ödeme ya da ödeme teklifi iddia makamına ve | |
| |savunmaya bildirilmeli ve tanık bu konuda bilgilendirilmeli). | |
| |ii) Malzeme toplum yararına olmadığı sürece ve bunun yapılması için bir ödemenin şart olmadığı sürece, hikaye, resim ya | |
| |da bilgi için, suçlu bulunan ya da suçunu itiraf eden suçlulara ya da işbirlikçilerine (buna aile, arkadaşlar ve iş | |
| |arkadaşları dahil olabilir) doğrudan ya da aracılarla ödeme ya da ödeme teklifleri yapılmamalı. | |
| |C) Rusya Gazetecilik Yasası | |
| |23 Haziran 1994’te Moskova’da Rusya Gazeteciler Kurultayı tarafından kabul edilmiştir. | |
| |1. Bir gazeteci her zaman bu kurallarda yer alan prensiplere ve mesleki etiğe uygun hareket etmekle yükümlüdür. Bu | |
| |kuralların onaylanması, kabul edilmesi ve yerine getirilmesi Rusya Gazeteciler Federasyonu’na üyelik için şarttır. | |
| |2. Bir gazeteci kendi ülkesinin kanunlarına uyar ancak mesleki görevini yerine getirmesine ilişkin sadece | |
| |meslektaşlarının yetkisini tanır ve hükümetin ya da başka birinin baskı ve müdahale girişimini | |
| |reddeder. | |
| |3. Bir gazeteci sadece güvenilirliğini doğruladığı ve kaynağını bildiği bilgileri yayınlar ve hakkında yorum yapar. Bir | |
| |hikayenin eksik ve yanlış olmasından kaynaklanarak herhangi birine zarar vermesini önlemek için elinden geleni yapar ve | |
| |toplumsal açıdan önemli bilginin kasıtlı olarak saklanmasını ve yanlış bilinen bilginin yayınlanmasını önler. | |
| |Bir gazeteci verdiği haberler hakkındaki gerçekleri, fikirleri ve varsayımları birbirinden ayırmalı. Ancak bu, | |
| |gazetecinin mesleki faaliyetlerinde tarafsız olmak zorunda olduğu anlamına gelmiyor. | |
| |Bir gazeteci mesleki görevini yerine getirirken bilgi almak için yasa dışı ve uygun olmayan yollara başvurmaz. Bir | |
| |gazeteci bireylerin ve kurumların haklarına saygı göstererek kanunun bilginin sunulmasını gerektirmediği sürece | |
| |bireylerden ya da kurumlardan bilgi almaz ya da kendilerine sunulan soruların cevaplanmasını beklemez. | |
| |Bir gazeteci hangi durumda olursa olsun gerçeklerin kötü niyetle çarpıtılmasını, karalamayı, yanlış bilginin yayınlanması| |
| |ya da doğru bilginin saklanması için para almayı, ciddi bir mesleki suç olarak görür. Genel olarak bir gazeteci herhangi | |
| |bir haberin ya da görüşün yayınlanması karşılığında üçüncü kişilerden dolaylı ya da doğrudan herhangi bir bedel ya da | |
| |karşılık almamalıdır. Yanlış ya da çarpıtılmış haber yayınladığını öğrendiği zaman gazeteci hatasını aynı şekilde yazılı | |
| |ya da işitsel-görsel medyayı kullanarak düzeltmeli, eğer gerekirse özür dilemeli. | |
| |Bir gazetecinin ismi ve prestiji, bütün bu mesajların güvenilir olmasına ve kendi imzasıyla rumuzuyla ya da anonim olarak| |
| |bilgisi ve onayı dahilinde yayınlanan görüşlerinin haklılığının bir garantidir. Hiç kimse gazetecinin kendi iradesinin | |
| |dışında az da olsa çarpıtılmış bir haberdeki ya da yorumdaki imzasını geri almasını yasaklayamaz. | |
| |4. Bir gazeteci gizli bir şekilde elde edilen bilginin kaynağına ilişkin olarak mesleki gizliliğe karşı saygılıdır. Hiç | |
| |kimse bu kaynağı açıklaması için gazeteciyi zorlayamaz. Gerçek adını saklama hakkı sadece istisnai durumlarda ihlal | |
| |edilebilir. Bu istisnai durumlar kaynağın gerçeği bile bile çarpıtması hakkında şüpheler olması durumunda ve kaynağının | |
| |ismine ilişkin göndermenin halka gelecek ciddi bir zarardan kaçınmanın tek yolu olduğu zaman. | |
| |Bir gazeteci röportaj yaptığı kişilerin isteklerine saygı duymakla yükümlüdür. Onların açıklamalarını temel olarak almalı| |
| |ve açıklamalarına atıfta bulunarak yayınlamamalı. | |
| |5. Bir gazeteci kendi faaliyetlerinin neden olabileceği sınırlamaların, zulümlerin ve şiddetin tehlikelerini bilir. | |
| |Mesleki görevini yerine getirirken, cinsiyet, ırk, dil, din, siyasi görüş ve sosyal ya da ulusal kökene dayalı olarak | |
| |yurttaşlık haklarının herhangi bir sınırlandırılmasına ve aşırılığa karşı olmalıdır. | |
| |Bir gazeteci mesleki açıdan ilgili olduğu kişilerin onuruna ve saygınlığına karşı saygılı olmalıdır. Irk, milliyet, ten | |
| |rengi, din, sosyal köken, cinsiyet, fiziksel özürlülük ya da hastalığa ilişkin küçük düşürücü imalardan kaçınmalı. Bu | |
| |şekildeki bir bilgiyi, yayınlanan makalenin içeriğiyle doğrudan ilgili olmadığı sürece yayınlamaktan kaçınır. Bir | |
| |gazeteci insanların ruhsal ya da fiziksel sağlığını bozabilecek kırıcı konuşmalardan kaçınmalı. | |
| |Bir gazeteci kişinin suçu mahkemede ispat edilmediği sürece suçsuz olduğu prensibini benimser. Gazeteci haberlerinde | |
| |suçlu bulunan ya da bir suç işlemekle itham edilen kişinin akrabalarının ve arkadaşlarının isimlerinden bahsetmekten | |
| |kaçınır (Olayın tarafsız yönden sunulması için gerekli olduğu durumlar dışında). Gazeteci aynı zamanda kurbanların | |
| |isimlerini açıklamaktan ve kurbanın kimliğinin açığa vurulmasına sebep olabilecek haberleri yayınlamaktan kaçınır. Bu | |
| |kurallara titizce uyulmalı çünkü medya haberleri küçüklere zarar verebilir. Sadece toplum yararı gazetecilik | |
| |araştırmaları için kişilerin özel hayatına girilmesini haklı çıkarabilir. Hastane ya da benzer kurumlarda bulunan | |
| |insanların özel hayatına girmeye ilişkin sınırlamalara sıkı bir şekilde özen gösterilmeli. | |
| |6. Bir gazeteci mesleki statüsünü yasama, yürütme ya da yargı organlarından birindeki konumlarla bağdaşlaştırmaz. Bu | |
| |durum siyasi partilerin ya da diğer siyasi kuruluşların idari organları için de geçerlidir. Bir gazeteci eline silah | |
| |aldığı anda mesleki faaliyetinin sona erdiğini kabul eder. | |
| |7. Bir gazeteci bir reklam ya da ticari bilginin yayınlanması için özellikle bu bilginin aşikar olmadığı durumlarda, | |
| |kendi ismini, yetkisini ya da mesleki haklarını kullanmayı gerekli bulmaz. Bir gazetecilik ve reklamcılık faaliyetinin | |
| |birleştirilmesi etik açıdan düşünülemez. | |
| |Bir gazeteci mesleği dolayısıyla edindiği gizli bilgiyi kendisinin ya da akrabalarının yararına kullanamaz. | |
| |8. Bir gazeteci meslektaşlarının haklarına saygı duyar, haklarını korur ve haklı rekabet kurallarına uyar. Bir gazeteci | |
| |görevlerini toplumsal, maddi ya da manevi açıdan daha az tercih edilen durumlarda yerine getirmeye razı olarak | |
| |meslektaşlarının kişisel ya da mesleki çıkarlarına zarar verebilecek durumlardan kaçınır. | |
| |Bir gazeteci, herhangi bir yaratıcı çalışmaya ilişkin telif hakkına saygılıdır ve diğerlerinin de saygılı olmasını ister.| |
| |İntihal kabul edilemez. Bir gazeteci bir meslektaşının çalışmasından yararlandığı zaman onun isminden bahsetmek | |
| |zorundadır. | |
| |9. Bir gazeteci yukarıda bahsedilen prensiplerden birini ihlal etmesini gerektiren bir görevi yerine getirmeyi reddeder. | |
| |10. Bir gazeteci medeni kanunun ya da ceza kanununun sağladığı bütün güvenceleri mahkeme ya da çeşitli araçlar | |
| |vasıtasıyla şiddete karşı ya da şiddet tehdidine, hakarete, ahlaki zarar ya da karalamaya karşı kullanır ve bunlar | |
| |üzerinde hak iddia eder. | |
| |D) Hindistan’dan Üçüncü Dünya Kuralları 77 | |
| | Hindistan’daki Gazetecilik Normları | |
| |İlkeler ve Etik | |
| |Gazeteciliğin temel ilkesi, insanlara halkın ilgisi bulunan konulardaki haber, görüş, yorum ve bilgileri adil, tam, | |
| |tarafsız, dengeli ve ahlaki bir biçimde yansıtmaktır. Bu doğrultuda hareket ederken, basının işini uluslararası kabul | |
| |görmüş birtakım profesyonellik normlarına göre yapması beklenmektedir. Bu normlar gazeteciye kendi işini yerine | |
| |getirmesinde yardımcı olacaktır. Aşağıda uyulması gereken bu normlar sıralanmıştır: | |
| |Doğruluk ve Hakkaniyet | |
| |1. Basın, doğru olmayan, asılsız, yanlış yöne sevkedebilecek, hayasız ve çarpıtılmış haberleri yayınlamaktan | |
| |kaçınmalıdır. Doğrulanmamış söylentiler ve tahminler gerçekmiş gibi kullanılmamalıdır. | |
| |Yayın Öncesi Doğrulama | |
| |2. Bir insanı suçlayan yazı ya da haberin yayınından önce editör doğruluğu değişik kaynaklardan kontrol etmelidir. | |
| |İftiraya Karşı Tedbir | |
| |3. Bir kişi ya da kuruma karşı iftira ya da hakaret içeren yazılar yayınlanmadan önce bu konunun çok iyi incelenmiş | |
| |olması gerekmektedir ve yayınlanmasının toplumun yararına olduğuna kanaat getirilmelidir. | |
| |4. Eğer toplumu ilgilendiren bir yanı yoksa, özel bir kişi için küçültücü, hakaret içeren materyalin yayınlanmasının bir | |
| |anlamı yoktur. | |
| |5. Ölü bir kişinin ardından küçük düşürücü olabilecek yazıların toplum çıkarları açısından çok gerekmedikçe | |
| |yayınlanmaması gerekmektedir. Zira ölünün itiraz durumu bulunmamaktadır. | |
| |6. Basın bir kişinin hareketi ile ilgili kırıcı yorumları temel alırken konuyu o kişinin uygunsuz davranışlarına | |
| |dayandırmamalıdır. Eğer genel menfaat böyle bir dayanak gerektiriyorsa, basın konuyla ilgili yetkililerle yayın öncesi | |
| |bir sorgulama yapabilir . | |
| |7. Basın, kişilerin geçmişlerine ya da şüpheli karakterlerine dayanarak suçlamalarda bulunamaz. Elinde kesin deliller | |
| |olmalıdır. | |
| |8. Eğer yayın tekzip edilirse, şikayetçi olana yazılanların gerçekliliği gösterilmeli ya da kamu yararının gözetildiği | |
| |açıklanmalıdır. | |
| |Basının Kamu Görevlilerinin İşleri Üzerine Yorum Yapma | |
| |Hakkının Parametreleri | |
| |9. Devlet adına çalışan görevliler söz konusu olduğunda, bunlar işleri konusunda yapılan yayınlardan dolayı yayının | |
| |gerçek dışı olduğunu ortaya koyamadıkça dava açamazlar. Ancak, Hindistan Anayasası’nın 105 ve 194 sayılı maddeleri bu | |
| |kuralın istisnalarıdır. | |
| |10. Kamu görevlileri hakkında bir suçu araştırırken bu konudaki haber ve yorumlar olaya müdahale niteliğinde olmamalıdır.| |
| |Araştırmacılar da yanlış bilgi sızdırmamakla yükümlüdürler. | |
| |11. 1923 Resmi Sırlar Kanunu veya benzer kanun hükmünde kararlar, basın ve medyayı, devletin elinde basını kısıtlayıcı | |
| |bir kanun olmamasına rağmen aynı şekilde bağlar. | |
| |12. Karikatürler özel haber statüsündedir ve daha serbest olabilmektedir. | |
| |Mahremiyet Hakkı | |
| |13. Basın, toplum çıkarı gerektirmedikçe kişilerin özel hayatlarına ilişkin yayın yapamaz. Ancak konu kamu kayıtlarına | |
| |geçmişse, bu kapsamda olmaz. Bu basın ve medyanın yorum yapabileceği meşru bir konu olur. | |
| |14. Kimlik açıklanmasına karşı tedbir: Tecavüz, kız kaçırma, çocuklara cinsel taciz türü suçları yazarken kurbanların | |
| |kişisel bilgileri, isimleri ve fotoğrafları yayınlanmamalıdır. | |
| |15. Cinsel tacize uğrayan, zorla evlendirilen ya da kanunsuz cinsel birlikteliklerde bulunan çocukların kimlik ve | |
| |fotoğrafları deşifre edilmeyecektir. | |
| |Röportaj ve Telefon Konuşmalarının Kayıtları | |
| |16. Zorunlu bir neden yoksa kişinin bilgisi ve izni olmadıkça, röportaj yapılan kişinin konuşması kayıt edilemez. | |
| |17. Basın mensubu, röportaj yaptığı kişinin saldırgan sözlerini yayınlamadan önce metinden ayıklayacaktır. | |
| |18. Kişilerin kişisel üzüntülerini resimlemekten kaçınılacaktır. Ancak, kaza kurbanları ve doğal felaket görüntülerinin | |
| |yayınlanması toplum yararına olabilir. | |
| |Varsayım,Yorum ve Gerçek | |
| |19. Gazeteler, mevcut durumu varsayım, söylenti ve yorumlarla değiştirmeye kalkmayacaktır. | |
| |Gazeteler İmalı Suçlamalardan Kaçınacaktır | |
| |20. Gazeteler masum insanları suçlayan, kimliklerini deşifre eden yazılar yayınlayamayacaktır. | |
| |21. Bir anlaşmazlık durumunda bir dökümanın deşifre edilmesi gazetecilik normlarına aykırıdır. | |
| |Düzeltmeler | |
| |22. Yanlışlığı farkına varılan bir yayın en kısa zamanda özür dilenerek ve düzeltilerek yayınlanmak zorundadır. | |
| |Cevap Hakkı | |
| |23. Gazete, yayınlanan bir yazıdan mağdur olan kişilerin gönderdiği mektup ya da notu yayınlamak zorundadır. Eğer editör | |
| |yazılanların doğruluğundan şüphe duyarsa, altına ekleyeceği bir notla durumu açıklayabilir. | |
| |24. Yayınlanan cevabın altında editörün notu yer alabilir. | |
| |25. Cevap hakkı, basın toplantısındaki haberleri yayınlama takdiri editöre ait olduğundan basın toplantısıyla dile | |
| |getirilemez. | |
| |26. Basın özgürlüğü okuyucunun bir konuyu her yönüyle öğrenme hakkını da içerir. Bir editör yayınlanan hikayenin | |
| |doğruluğuna inansa bile cevap yazısını yayınlamamazlık yapamaz. Karar okuyucuya bırakılmalıdır. | |
| |Editöre Mektuplar | |
| |27. Eğer bir editör köşesini tartışmalı bir konuda okuyucu mektuplarına açarsa, bu konudaki her mektubu yayınlamak | |
| |zorunda değildir. Ancak, farklı görüşleri dengeli bir şekilde yansıtması gerekir. | |
| |28. Taraflar arasında karşılıklı tartışma uzarsa editör bunu kesme hakkına sahiptir. | |
| |Müstehcenlik ve Bayağılıktan Sakınma | |
| |29. Gazeteler toplumda rahatsızlık yaratacak müstehcen, bayağı ya da saldırı türü yazılar yayınlamayacaktır. | |
| |30. Gazeteler, müstehcen, kadını çıplak gösteren yayınlar yapamayacaklardır. | |
| |31. Bir resmin müstehcen olup olmadığının bazı kriterleri vardır: | |
| |a. Müstehcen ve ahlaka aykırı mı? | |
| |b. Pornografinin bir parçası mı? | |
| |c. Sadece ekonomik kazanç kaygısı mı taşıyor? | |
| |Bunun yanısıra, resim magazinde yer alan bir konuyla mı ilgili? Başka bir deyişle, sanatla, resimle, ilaç araştırması ve | |
| |seks reformu ile ilgisi var mı? | |
| |Şiddet Övülmeyecek | |
| |32. Gazeteler şiddet uygulayanları toplum gözünde yüceltecek yayınlardan kaçınmalıdır. | |
| | | |
| |Kötü Eğilimler Teşvik Edilmemeli | |
| |33. Gazeteler sütunlarının kötü eğilimleri yücelten, cesaretlendiren olaylar için (Sati Pratha gibi)78 kullanılmasına | |
| |izin vermeyecektir. | |
| |Toplumsal Tartışmalar, Anlaşmazlıklar | |
| |34. Toplumda tartışma yaratan konular ya da dini tartışmalar üzerine haber, yorum yapılıp, görüş bildirilirken toplum | |
| |düzenini sarsacak yayınlardan kaçınılmalıdır. Sansasyonel, provoke edici başlıklardan kaçınılmalıdır. Toplumun devlete | |
| |olan güvenini sarsacak yayınlar yapılmamalıdır. | |
| |Başlıklar Sansasyonel/ Kışkırtıcı Olmamalı ve Altındaki Metinle | |
| |Uyumlu Olmalıdır | |
| |35. Genel olarak ve özellikle toplumsal tartışmalarda; | |
| | a. Sansasyonel ve kışkırtıcı başlıklardan kaçınılmalıdır, | |
| | b. Başlıklar altındaki yazıyı yansıtmalı ve doğrulamalıdır, | |
| |c. İddia içeren başlıkların kaynakları belirtilmeli veya en | |
| |azından tırnak içinde yazılmalıdır. | |
| |Kast, Din veya Topluluk Referansları | |
| |36. Genel olarak, bir kişinin kastının veya belirli bir sınıfın tanımının özellikle küçültücü ifadeler içeriyorsa | |
| |belirtilmesinden kaçınılmalıdır. | |
| |37. Gazetelerin bazı kişileri ima eden sözcükleri kullanmamaya özen göstermeleri tavsiye olunur (“Scheduled Caste” veya| |
| |“Harijan”79 gibi). | |
| |38. Bir suçlu ya da kurban, eğer olayla bir ilişkisi yoksa, kastı ya da topluluğuyla anılmamalıdır. | |
| |39. Gazeteler, toplumda saygı gören dini karakterleri küçültecek hayali hikayeler yayınlamamalıdır. | |
| |40. Peygamberlerin, kahinlerin ya da ilah olarak benimsenen kişilerin isimlerinin ticari olarak suistimal edilmesi | |
| |gazetecilik etiğine ve toplum uyumuna aykırıdır. | |
| |Doğal Afetlerle İlgili Yazılar | |
| |41. Doğal afetler ve salgın hastalıklarla ilgili gerçekler ve veriler yayın öncesi güvenilir kaynaktan kontrol edilmeli, | |
| |abartmaya, kuşkuya yer vermeden ve gerçek dışı bilgilerden arındırılmalıdır. | |
| |Önemli Milli Çıkarlar | |
| |42. Gazeteler, devletin veya toplumun önemli çıkarlarına zarar verecek, tehlikeye atacak ya da Hindistan Anayasası’nın | |
| |19. maddesi kapsamındaki ifade ve düşünce özgürlüğü esasına göre kişilik haklarına zarar verecek yayınlar yapamaz. | |
| |43. Yanlış ya da doğru olmayan harita yayınlanması, ülkenin toprak bütünlüğünü hedef aldığı için ciddi bir suçtur ve | |
| |derhal düzeltilmesi gerekir. | |
| |Gazeteler Diplomatik Dokunulmazlığın Yanlış Kullanımını Ortaya Çıkarabilirler | |
| |44. Basın Hindistan’ın diğer ülkelerle işbirliğini, dostane ilişkiler yürütmesini ve birbirlerini daha iyi anlamalarını | |
| |temin için elinden geleni yapacaktır. Aynı zamanda da diplomatik dokunulmazlığın yanlış ve uygunsuz kullanıldığı | |
| |durumların da üstüne gitmek görevidir. | |
| |Araştırmacı Gazetecilik, Normları ve Parametreleri | |
| |45. Araştırmacı gazeteciliğin üç temel unsuru vardır: | |
| |a. Çalışma, haberde yer alanların değil bizzat muhabirin kendisine ait olmalıdır, | |
| |b. Konu, okuyucunun bilmesinde yarar olacak toplumsal önemi olan bir konu olmalıdır, | |
| |c. Gerçeğin toplumdan saklanmaya çalışıldığı bir girişim olmalıdır. | |
| | i. Kural olarak, muhabir hikayesini yalnızca araştırdığı gerçeklere | |
| |dayandırmalıdır: Söylentilere, başkalarınca edinilmiş delillerle değil, bizzat muhabir tarafından doğrudan kaynağından | |
| |edinilen bilgilerle hazırlanmalıdır. | |
| | ii. Çalışması sırasında bir çelişki oluşabilir, bazı unsurların açıklanması, | |
| |bazılarının ise gizli kalması gerekir. Muhabir bu dengeyi iyi kurmalı ve toplumun iyiliğini herşeyin üstünde tutmalıdır. | |
| | iii. Araştırmacı gazeteci, acele etmemeli, yarım, şüpheli, gerçekliğini bizzat | |
| |araştırmadığı durumları yayınlamaktan kaçınmalıdır. | |
| | iv. Hayal ürünü varsayımlar, gerçek dışı durumlardan kesinlikle | |
| |kaçınılmalıdır.Yalnızca gerçekler ele alınmalı ve yayından hemen öncesine kadar tekrar tekrar kontrol edilmelidir. | |
| | v. Gazetenin hakkaniyet ve gerçeklerin doğruluğu konusunda kesin standartları | |
| |olmalıdır. Durum objektif olarak, abartılmadan, çarpıtılmadan yansıtılmalıdır. Gerekirse, mahkemede savunulabilmedir. | |
| | vi. Gazeteci, soruşturma kapsamındaki bir olayla ilgili yazarken konuya savcı ya | |
| |da onun danışmanı gibi yaklaşmamalı, adaletli, doğru ve dengeli yaklaşmalıdır. Tüm gerçekler tam olarak kontrol edilmeli,| |
| |temel sorunlar tarafsız olarak ele alınmalı, tek yanlı tutumlardan ve adaletsiz yorumlardan kaçınılmalıdır. Yazının dili | |
| |yumuşak, ılımlı, nazik olmalı, suçlayıcı, saldırgan ve alaycı ifadelerden uzak durulmalıdır. Hakkında soruşturma yapılan | |
| |kişinin suçlu ya da suçsuz olduğuna dair, kendini mahkeme yerine koyarak yargılarda bulunulmamalıdır. | |
| | vii. Raporun tüm araştırma, sunum ve yayın süreleri boyunca takip edilecek ana | |
| |prensip, aksi delillerle ispatlanmadıkça hakkında soruşturma açılan kişi suçsuzdur. | |
| | viii. İnsanların özel hayatları, toplumda tanınan biri de olsa o kişiye aittir. | |
| |Kişinin toplumdaki pozisyonunu ya da gücünü yanlış şekilde kullandığı ve toplum çıkarlarına zarar verdiğine dair iddialar| |
| |açık delillerle ortaya konmadıkça özel hayatına müdahaleye izin verilemez. | |
| | ix. Gerçekte ceza kanununun maddeleri soruşturma sırasında gazetecilere | |
| |başvurulmasını öngörmez. Buna imkan verilmesinin temel nedenleri, eşitlik, etik ve temiz vicdan bazında bir rehber | |
| |olabilmeleridir. | |
| |Gizliliğe Saygı | |
| |46. Eğer bilgi gizli bir kaynaktan alındıysa, bu gizliliğin muhafazasına saygı gösterilmelidir.Gazeteci, Basın Konseyi | |
| |tarafından haber kaynağını açıklamak için zorlanamaz. Ancak eğer haber kaynağı gönüllü olarak mahkeme önünde gazeteciyi | |
| |suçlayıcı açıklamalarda bulunursa, o zaman açıklamada bulunmak gazetecilik etiğine aykırı olmayacaktır. Gazetenin gizli | |
| |kalması gereken haberi yayınlamaması gerekliliği şu durumlarda geçerli değildir: | |
| |d. Kaynaktan açıklama için sonradan bir onay alınırsa, | |
| |e. Editör, kayıt dışı tutulan bir konunun bir dip notla toplum çıkarını ilgilendirdiğini belirtirse. | |
| |Mahkeme Kararlarını Eleştirme | |
| |47. Eğer mahkeme özel bir oturum yapmıyorsa, gazeteciler izleyebilir ve adaletli, doğru ve makul bir şekilde | |
| |yazabilirler. Ancak, aşağıdaki hususlarda yazılamaz: | |
| |1. Eğer adaletin işlemesine doğrudan ve hemen önemli bir engel oluşturacak, zarar verecekse, | |
| |2. Eğer yazılanlar yargıç önünde henüz karara bağlanmamış dava ile ilgili konular hakkında gazetenin bulgularını, | |
| |varsayımlarını, tepkisini veya yorumlarını içeren nitelikte ise ve haksız iddialara yol açacaksa, | |
| |3. Suçu işlediği iddiasıyla mahkemede yargılanan kişinin kişisel karakteriyle ilgiliyse. | |
| |Gazete suçlu tutuklandıktan, hüküm giydikten sonra gazetecinin araştırmaları sonunda elde edilen delilleri yayınlayıp, | |
| |yorum yapamaz, ayrıca suçlu tarafından yapıldığı iddia edilen itirafları, bu konudaki yorum ve iddiaları da yayınlayamaz.| |
| |48. Gazete, toplumun iyiliği için mahkeme kararını makul bir şekilde eleştirecek olursa, hakimin şahsına | |
| |yönelik hakaret ve uygunsuz ifadeler kullanamaz. Ayrıca tek ya da bütün olarak adalet elemanlarını yeteneksizlik ve | |
| |dürüst olmamakla suçlayamaz. | |
| |49. Gazete, hakime görevini yürütürken haksız ve gereksiz yergilerde bulunamaz. | |
| |Gazeteler Kaba Ticari Tutumlardan Kaçınmalıdır | |
| |50. Gazeteler gelirlerini yasal yollardan artırmak isterken bunu kaba bir şekilde yapmayacaklar, rakipleriyle çirkin | |
| |bir rekabete girmeyeceklerdir. | |
| |51. Diğer bir yayının itibarını sarsmaya çalışarak, gazeteler arasındaki yıkıcı fiyat kırma savaşları/ticari rekabet, | |
| |haksız bir ticaret şeklidir ve gazetecilik etiğine aykırıdır. | |
| |İzinsiz Kullanım | |
| |52. Başkasına ait yazıları ve düşünceleri kaynak göstermeden kullanmak gazetecilik etiğine göre suçtur. | |
| |İzinsiz Haber Alma | |
| |53. Başka gazetelerden haber alıp kendi gazetesinde yayınlamak gazeteciliğin yüksek standartlarına uygun düşmez. Doğrusu,| |
| |haberi alan gazetenin kaynağı tam olarak belirtmesidir. Baş makalelerin durumu “haber”den farklıdır. Bunlar izinsiz | |
| |kullanılamaz. | |
| |54. Basın, yasaklanan bir kitaptan bir kısım ya da alıntı yayınlayamaz. | |
| |Talep Edilmemiş Malzemelerin Geri Dönmeyişi | |
| |55. Gazete yayınlanması için gönderilen ama kullanılmayan malzemeleri geri göndermek zorunda değildir. Ancak pullu zarf | |
| |gönderilmişse, geri yollamak için gerekli çabayı sarfeder. | |
| |İlanlar | |
| |56. Sosyal, ekonomik ve siyasi bilgiler gibi ticari ilanlar da bilgidir. Dahası, en az diğer çeşit bilgi ve yorum gibi | |
| |davranışları ve yaşam tarzını etkileyebilir. Gazetecilik edebi, ilanların diğer editör yazılarından açık şekilde farklı | |
| |olmasını gerektirir. | |
| |57. Gazete toplumu kötüleyen ya da belli bir kesimin dini hassasiyetlerine dokunacak herhangi bir yayın yapamaz. | |
| |58. İlaç ve Sihirli Çareler Kanunu’nun (1954) maddelerine ters düşen ilanlar yayınlanamaz. | |
| |59. Gazeteler, yasa dışı içeriği olan, uygunsuz ya da gazetecilik etiğine uymayan ilanları yayınlamamalıdır. | |
| |60. Gazeteler ilanları yayınlarken aldıkları ücreti belirtmelidirler. | |
| |61. Parası ödenmemiş veya yetkisiz reklamcılarca hazırlanan reklamların yayını gazetecilik etiğine uymaz. | |
| |62. Kasıtlı olarak ilanın gazetenin tüm nüshalarında basılmaması gazetecilik etiğiyle bağdaşmaz ve mesleği suistimal | |
| |anlamına gelir. | |
| |63. Sağlıklı bir yayın için reklam ile yayın bölümü arasında iletişim kopukluğu olmamalıdır. | |
| |64. Reklamların kabul ya da reddi için özellikle ahlak sınırlarında olanlar için son karar editörlere ait olmalıdır. | |
| |65. Bir editör ilanlar dahil gazetesindeki tüm yayınlardan sorumludur. Eğer sorumluluğu kabul etmezse, bunu önceden açık | |
| |bir şekilde ifade etmelidir. | |
| |E) Uzmanlaşmış Sektör: Suçların ve Kazaların Rapor Edilmesi İçin Ouest-France Kuralı (Özetler80) | |
| |İnsan hikayeleri (HIS) haberlerin iki yönlü temel taşlarıdır, - okuyucu bakışı açısından öncelikli dikkat merkezidir. | |
| |Gazeteci bakışı açısından, en üst düzeyde temel mesleki kuralların uygulanmasını gerektirir (gerçekleri araştırmak, | |
| |farklı kaynaklara başvurmak, sıkı araştırma, hassasiyet, insana saygı). Az veya çok her HIS kanuni ve etik sorumluluk | |
| |gerektirir, aynı zamanda biraz kanun ve kanuni işlem bilgisi, uygun dili kullanma, soğukkanlı bir araştırma ile aşırı | |
| |duygusallığı birleştirme yeteneği ister. HIS insanların derinliklerine işler. Toplumun hassasiyetini, vicdanını, | |
| |dengelerini etkiler. HIS’la uğraşan gazeteci araştırıcı olmalı, adaleti, özgürlüğü, kişiye ve kişilik haklarına saygıyı | |
| |gözetmelidir. | |
| |Temel İlkeler | |
| |Doğrulanmış tam ve anlaşılır bir HIS, yayının olası yansımalarına da yer vermelidir (Doğrudan ilgili olan insanlar, | |
| |kurbanın ya da suçlunun ailesi için). | |
| |Gerçekler, şartlara, insan boyutuna dayandırılmalı, röntgenciliğe taviz verilmemelidir. | |
| |Gerçekler, büyük ya da küçük sistematik bir biçimde sıralanmalıdır. Gazeteci esrarlı kalan, çözülmeyen noktalara dönüş | |
| |yapmakta tereddüt etmemelidir. Önceki yazılarıyla çatışsa bile bulduğu doğruyu yazmalıdır. | |
| |Gerçekler, anlaşılmaya yardım edecek itiraflar, röportajlarla birlikte verilmelidir. Keza, okuyucunun benzer bir durumu | |
| |yaşamaması için bilgi içerebilir. | |
| |Gazeteci, neden sonuç bağlantılarını kurarken, ilgili kişilerin sorumluluklarını tanımlarken çok dikkatli olmalıdır. Çok | |
| |açık görünenler doğru olmayabilirken kaynaklar da yanıltıcı olabilirler. | |
| |HIS ve Haber Merkezinin İşleyişi | |
| |Haber merkezlerinde bir HIS uzmanının olması gerekir. Günlük rotasyon uygulanmaması yerinde olur. Olayları takip edebilme| |
| |açısından en kötüsü haftalık değişime tabii tutulabilir. HIS çalışması, bilgi, özel araştırma yöntemleri ve muhbir ağı | |
| |gerektirir. [...] | |
| |Dikkat: Çok açık görünen şeyler bile doğru olmayabilir. Polis kaynakları kendinden aşırı emindir. Soruşturma sırasındaki | |
| |itiraflardan kaçının. [...] | |
| |Kelimeler Tarafsız Değildir - Kullanılan sözcükler konusunda ihtiyatlı olunmalı.[...] İncitici, suçlanan kişi hakkında | |
| |jüriyi etkileyebilecek, toplumu yönlendirecek ifadeler kullanılmamalıdır. (Örneğin, “polisçe bilinen kişi,” “gerçeği | |
| |inkar eden katil” gibi.) | |
| |Alt Mahkemeler - Onların kapsamları suçun gelişimi ve toplum için bir bilgi kaynağıdır. Bunlar teşhir edilmemelidir. Çoğu| |
| |durum isimler açıklanmadan sosyal olaylar olarak ele alınabilir. | |
| |İsimler verilmemeli, “bu tür bir durumla ben karşılaşsaydım ne yapardım” diye düşünülmelidir. | |
| |HIS Muhabiri için Küçük bir Rehber | |
| |Kazalar - Nedenler, polis raporlarında bahsi geçse bile dikkatli sunulmalıdır. Onların yayınlanması muhtemel bir mahkeme| |
| |faaliyetini etkileyebilir. | |
| |Kaza haberi, eğer yollar ya da trafik idaresinin sorumluluğu varsa bunu da içermelidir. | |
| |İntiharlar - Kural bunlardan bahsetmemektir. | |
| |Küçük Suçlar - Gazeteci, şüphesiz gerçeklerin önemini ve içeriğini değerlendirme özgürlüğüne sahiptir. Tecrübeyle | |
| |sabittir ki, takım içindeki diyalog ve hiyerarşi tutarlılık ve hakkaniyetin garantisi olabilir. | |
| |Olayla doğrudan ilgisi olmayan kişiler isimleriyle verilmemelidir. Aynı şekilde bir meslek, etnik ya dini grup | |
| |karıştırılmamalıdır. Örneğin, “Psikiyatrisin Cinayeti,” “Hırsız İtfaiyeci”, “Cezayirli Hırsız” türü başlıklar | |
| |atılmamalıdır. | |
| |Irkçı ifadeler kullanılmamalıdır. Örneğin, “Müslüman bir Fransız” denmemelidir. | |
| |Tecavüz - Kurbanın kimliği açıklanmamalı veya kimliğinin anlaşılmasına neden olacak ifadelerden kaçınılmamalıdır. (23 | |
| |Aralık 1980 kanununun 39. maddesine göre ancak kurbanın isminin yayınlanmasını yazılı olarak istemesi durumunda mümkün | |
| |olabilir). | |
| |Ensest Cinsel İlişki - Kanun ad açıklanmasına izin vermez. Kimlik, ancak yetişkin olan ve mahkemesi yürütülen kurbanın | |
| |isteğiyle verilebilir. | |
| |Açık Pozlar - Tüm durumlarda, eğer suçlunun açıklanması yaşı küçük kurbanın tanınmasına yol açacaksa isim verilmez. | |
| |Araştırma sırasında azami dikkat sarfedilmelidir. | |
| |Çocuk Öldürme - Durum, içerik ve sosyal çevre dikkatlice kimseyi aşağılamadan, utandırmadan tanımlanmalı. Bazı istisnalar| |
| |dışında, isimler yargılamaya kadar gizli tutulmalıdır. | |
| | | |
| | | |
| |[pic] | |
| |75 Bunlar aslında medyanın kendisi için çalışan gazetecilere karşı sorumlulukları. | |
| |76 PCC (1991) ve selefi Basın Konseyi (1953), popüler ulusal basının (Sun, Mirror, Mail vs) aşırılıklarını yargılamak ve | |
| |denetlemek için kuruldu. | |
| |77 Hindistan İngilizcesinin ABD İngilizcesinden tamamen farklı olabileceği unutulmamalıdır. | |
| |78 Kocasının cenaze töreninde karısının kurban edilmesi. | |
| |79 dokunulmazlar, en düşük sosyal kastın üyesi. | |
| |80 Bu tür haberler genellikle “kısa haberler” kısmında yer alır. | |
| | | |
| | | |
| | | |

http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/kitaplar/medyaetigi/3-2.htm

Similar Documents